2. KISIM: 9. Bölüm

153 37 216
                                    

KİTANA

Aslında geri dönmeyi hiç istememiştim. Ama yaşanan olaylar silsilesi, tarih sahnesinden çekilmeme izin vermiyordu. Hepsi, her zaman benim başka bir ruh karakteri olduğumu düşünüp durdu. Gerçi uzun zaman bende böyle düşünmüştüm. 

Yüzyıllar boyu kendi içimde İrina ile savaştım. Şimdi yetmez gibi işin içine bir de Defne girdi -ki bu, bizi içinden çıkılmaz noktalara götürebilir. Tanrı bana ruh üflediğinde bunun bu kadar zor olacağını, ruhumun parçalara bölüneceğini düşünmemiştim. 

Parçalara bölünmek.. Bu doğru mu? Elbette değil...

Gerçek şu ki; yaptığımız seçimler kaderimiz gibi kim olduğumuzu da belirler. İrina olarak başta Tanrı için savaşsam da, isyan etmiş ama sonradan Tanrı'nın yolunu tekrar bulmuştum. Ardından Kitana olarak yeni bir sayfa açmayı ve geçmişe sünger çekip bir aile olmayı başarmıştım. Defne olarak hayata yeniden başladığımda ise her şeyi unutup görmez ve görünmez olmayı seçmiştim. Çünkü unutmak en kolayıydı. Eğer görmez, bilmez ve duymazsanız hiçbir şeyden sorumlu olmazsınız. Ve korkacağınız bir şey de olmaz. 

"Her insanın kendi şeytanı vardır." Bu sözü daha önce duydunuz mu? Yada anlamını biliyor musunuz?

Anlamı şu ki; eğer içinizde kötülük yoksa cehennem yaratıkları sizinle bağlantı kuramazlar. Sizinle iletişime geçmeleri için onlara bir sebep vermeniz gerekir. Biliyorum, çünkü onları yaratanlardan biriyim. İnsanlarla doğrudan bağlantı kurmaları yasaktır.

Yaratılmış her varlığın içinde hem iyilik hem de kötülük vardır. Ve yaptığımız seçimlerle nasıl bir hayat yaşayacağımızı belirleriz. İşte benim durumumda bu. İsmimi değiştirmeleri beni değiştirdikleri anlamına gelmiyor. Hala eylemlerimden sorumluyum. Sanırım özgür iradenin en zor yanı da bu..

Tanrım bu işler hep böyle çetrefilli olmak zorunda mı?

Yüzyıllar boyu milyonlarca kişi beni arayıp durdu. Her ırk kendi soyunun selameti için bana sahip olmak istedi. Kimisi merhamet ve kudretimle dünya da düzeni sağlamamı, kimisi ise intikam ateşim ile düşmanlarına nefret kusmamı istedi. Zaman zaman bunu başarmaya çok yaklaştılar. Ama muvaffak olamadılar. Her ırk bir diğerinin beni kendi saflarına çekmesinden, ele geçirmesinden korkuyor. Ama ya bastırdığım hislerim açığa çıkarsa, ya gerçek korkunun ne demek olduğunu henüz bilmiyorlarsa.. Kendimle olan savaşımı kaybettiğimde başlarına gelecekleri ön göremeyecek kadar körler mi? 

Ve o.. bana bir söz vermişti. Bir daha karşıma çıkmayacağına, beni aramayı bırakacağına söz vermişti. Tam iki yüz yıldır araftaydım. Bu süre içinde tek yapması gereken düzeni sağlamaktı. İyi ve kötü arasında ki savaşın bir tarafı olmak istemiyordum. Son konuşmamızda ona bunu net bir şekilde ifade etmiştim. Sözünü tutmadı. Ve sanırım bunun bedelini her beraber ödeyeceğiz.

Şimdi karşımda durmuş bana şaşkınlıkla bakan grubu izlerken benden korktuklarını çok iyi biliyordum. Sürekli bir tarafa çekilmekten sıkılmıştım. Gidip karşısına dikildiğimde, bir sonraki hamlemi beklediği belliydi. Onu daha fazla bekletmemeliydim. 

"Benim.. adım.. Kitana! Ve sen, bana bir daha dokunursan bunun bedelini canınla ödersin." 

Ona doğru bir adım daha attığımda Vaha ve Ateş çoktan onun yanında ki yerlerini almışlardı. Onları görmezden gelerek bir adım daha attım. Vaha onunla benim arama girerek elini durmamı ister gibi havaya kaldırdı.

"Dur! Daha fazla yaklaşma."

Ona küçümseyerek baktım. Gerçekten beni durdurabileceğini mi sanıyordu?

BU SADECE BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin