Do we have to get married?

Start from the beginning
                                    

Louis'nin ünlü bir manken ile el ele bir mekandan çıkarken geçen seneye ait fotoğraflarına bakarken kalbim sızlıyor, acı kalbimde mayalanarak büyüyordu baktıkça.

Ve bunların aynısı benim için de dolaşıyordu ortalıkta. Daha önce mekanlardan çıkarken görüntülerim, adımın çıktığı isimler, Louis'den sıkılıp yüzüğü yüzüne fırlattığım iddiaları ve bir sürü şey.

Ama Louis'nin adı bir sürü kişiyle anılıyordu ve güya Louis ya bunlardan biriyle gizliden gizliye beraberdi ya da unutamadığı aşklarından biriydi.

Louis siyah gökyüzü altında ışıkları açık havuzun içinden çıkarak kurulanıp yanıma gelerek uzandığında öyle odaklanmıştım ki onu farkedememiştim.

"Saçmalık."

Onu farkettiğimde yavaşça elimden aldı ve şezlongdan arkadaki çimlerdeki kıyafetlerimiz üstüne doğru fırlattı ve tekrar bana döndüğünde ıslak saçlarını çıplak göğsüme doğru sürterek beni güldürdü.

Kafasını tutarak elmacık kemiği üstüne gözlerimi kapatarak sıcak dudaklarımı bastırdım ve çektiğimde minik bir, "oh" sesi çıkardım. Sabahlara kadar yüzünün her yerini öpebilirdim.

Gözlerimiz buluştuğunda hafif ciddileşti.

"Söz veriyorum keseceğim bu saçmalığı ama lütfen üzülme sen. Beni bunlar değil ancak senin üzülmen yaralıyor, Harry."

Kafamı salladığımda yaklaşarak ıslak olmasını umursamadan bir yatak gibi görünen, birleştirdiğimiz geniş şezlonglarda oturduğum yerden ona doğru uzandım ve sarıldım.

Louis saçlarımı koklayarak öptüğünde beni göğsüne doğru bastırdı. "Sen benim herşeyimsin, Harry. Üzülmene dayanamam."

Az önce gördüklerimi unutmuştum şimdi. O ekranda gördüğüm adamın kolları arasındaydım ve ikimiz birbirimize aittik. Birbirimizi ne kadar sevdiğimizi hem çok iyi biliyor, hem de bilemeyecek, tahmin bile edemeyecek kadar çok seviyorduk.

"Aşk öyle basit kalıyor ki, Harry. Ne hissettiğimi bir bilsen korkup kaçarsın."

Güldüğümde çıplak göğsünü öptüm.

"Bu kadar çok seviyorum!" diyerek ellerimi havaya doğru bir çocuk gibi büsbüyük açtığımda ikimiz de güldük ve ona sarılırken sıkabildiğim kadar sıktım.

"İçime sokasım geliyor seni!"

Louis bir an durup gülmeye başladığında anlamayarak göğsünden yukarı doğru yüzüne baktım ve gülüşünü izledim. Tam şu an bayılabilirdim ama zaten buna gerek olmadan bilincimi kaybetmiştim.

Söylediğimi kendi içimden tekrarladığımda neden güldüğünü anlayarak sarılmayı bırakarak kaşlarımı çattım.

"Bebeğim zaten sokuyorsu-"

Ellerimle hızla ağzını kapattığımda utanarak kaçmak için şezlongda arkamı dönüp dizlerim üstünde emeklemeye başladığım sırada beni yakaladı ve gülmeye devam ederken kucağına çekti.

"Tanrım, bir insan utanırken bile beni bu hale nasıl getirebiliyor?!"

Kızarmış yanaklarımı ısırıp öptüğünde kucağında gerçekten de bir bebekten farksızdım. Yüzümde bir sürü yeri aralıksız hızlı hızlı defalarca kez öptü ve sonunda durduğunda ikimiz de sessiz kaldık ve bir süre bana baktı.

"Çok güzelsin."

Yüzümü, utanıp bacakları üstündeki bacaklarıma indirdiğimde göğsüne doğru yan bir şekilde yaslandım.

Two hearts in one home | LarryWhere stories live. Discover now