Kuzenim İskender

Começar do início
                                    

Birkaç gün sonra;

"Mila Hatun sana bir haberim var. "

"Nedir? "

"Konağın ufak bir müştemilatı var. Bir süre orada yaşarsın. Hem seni soran olursa da, benim bir teyzemin kocası vardı. Yılmaz Reis, bir gemisi vardı. Avrupa'ya ticaret yapıp mal taşırdı. Ayla Teyzem öldügü için kızını da yanında taşırdı. Geçenlerde eniştemin teknesi batmış ve kızı da kendi de boğulmuş. Öyle haber aldık biz. Kızını bulamamışlar. Soran olursa teyzemin kızı Aysima diyeceğim."

Annen anlamaz mı? Teyzem çok genç yaşta öldü. Aysima 5 yaşındayken.. O yüzden teyzemi hatırlamamanı normal sayarlar.

"Üzücü bir hikaye ama teşekkür ederim. Benim için bunu yaptığına inanamıyorum! Çelebiii. Çok tatlısın" diyerek boynuna sarıldım.

O da önce bir dumur oldu. Sarılmamı beklemiyordu galiba. Sonra yavaş yavaş o da bana sarıldı. Elini sırtıma koydu.

Bir adım geri giderek biraz da gülerek, "Dur Hatun dur, babamlar vedalaşmak için saraya gitmişti şimdi gelirler."

Babası ve annesi ile vedalaştı. Yanıma geldi. Bu evin kilerinden müştemilatın kilerine geçiş vardı. Oradan geçtik. Evde birkaç tane eşya vardı. Olsun bana yeter.

"Ben nasıl desem bilmiyorum çok teşekkür ederim" diyerek tekrar sarıldım. Sanırım minnetimi başka türlü ifade edemiyordum.

Gülerek; "Dur Hatun müştemilatın perdeleri yok biri görecek"

"O zaman gel benimle." diyerek elini tuttum ve yan odadaki kilere götürdüm. Şaşkınca elimi tutuyordu. Ona tekrar sarıldım. "Bak burada kimse göremez."

O da sarılmama karşılık verip belimi sıkıca sardı. Kafamı göğsüne yaslamak bana iyi hissettirmişti.

"Mila. Haydi daha çok işimiz var gidip perde seçeceğiz haaa adını sorarlarsa, Mila deme, Aysima de."

Önce perdeciden perde aldım. Arkamda Çelebi vardı elimde bir kaç kumaş vardı. Kime alıyor ki bana mı yoksa? Bana niye alsın zaten benim için bir sürü şey yaptı.

Çarşıdaki esnaflara beni tanıttı. Eve geldiğimizde de, annesi ve babasına bir ulak yolladı kuzeninin gelişiyle ilgili.

"Dışarı çıkmayı çok özlemişim. Çok sağol İskender."

"Bu arada gündüz kilerin kapısını kilitli tut. Burada bir kaç yardımcım olacak. Seni burada görmesinler. Birşey olmaz zaten akrabayız ama yine de kilitle."

"Nasıl istersen Çelebi "

"Nasıl yani bir şeyi de itiraz etmeden kabul mü ettin?"

"Evet çünkü doğru söylüyorsun. Bu arada gece ne yapayım kilerin kapısını? Açık mı kalsın kapalı mı" dedim gülerek. Evet hoşlanmaya başlamıştım. Belki anlar diye yapıyordum.

Utandı sanırım. Dudağının kenarı yukarı kalktı. Gülümsedi sanırım. Boğazını temizledi. "Nasıl istersen öyle yap. "

"Nasıl istersen dedin ona göre, sözünden dönmek yok"

Gece olunca müştemilata gittim. Döndüm durdum. Uyuyamadım bir türlü. Bugün pazardan aldığım beyaz tüllü bol zamane geceliğim ile gaz lambasını aldım ve kilerden geçtim. Yukarı çıktım. Tıkırtılarımı duyunca, İskender hemen ayaklandı. "Kim var orada?"

"Çelebi benim!"

"Mila ne işin var gece gece?"

"Çelebi uyuyamadım ne zamandır seninle uyumaya alıştım bu gece de burada uyusam?"

"Geç yatakta yat."

"Yok sen zahmet etme yeteri kadar zahmet verdim. Ben yerde yatarım." Yere yorganları serdim.

O odada rahatça uyudum. Sabah Çelebi uyandırdı beni.

Mila haydi uyan. Şimdi gelirler.

Odayı toplayıp müştemilata geçtim. Birkaç gün sonra dışarıda bir curcuna vardı. Bir adam almanca, "ben yapmadım" diyor "ben öldürmedim ben gördüğümde ölmüştü. "

Çelebi Almanca bilmediği için ne yapacağını şaşırmış bakıyor. Üstüme pelerin gibi birşey alıp kafamı da örterek kapıyı vurdum, "içeri girebilir miyim Kadı Hazretleri?"

İskender'in yardımcısı olan 3 adam bana bakıyordu.

"Buyrunuz. Aysima Hatun."

"İzin verirseniz ben beyefendi ile konuşayım, kendisi Almanca konuşuyor."

"Buyrunuz"

"İsmi Hans. Buraya yeni gelmiş. Padişaha Alman Kralı'ndan haber getiren heyetle gelmiş ve yerde birini yatarken görmüş merakına yenilip bakmış ama aynı zmanda  oradan koşarak uzaklaşan birini de görmüş. Onun o sokaktaki bir dükkanın sahibi olabileceğini çünkü o dükkana girdiğini söylüyor. "

"Peki bizimle o sokağa gelmeniz mümkün mü?"

"Ben mi Kadı Hazretleri? Gelirim tabiki yapacak daha önemli bir işim yok."

Ben ve Çelebi aynı at arabasına bindik. Çelebi'nin bir yardımcısı ve şüpheli Hans başka bir at arabasına bindiler.

Sessizce, "Çelebi, nasıldım ama?"

"Muhteşemsin Aysima Hatun."

"Aysima mı?"

"Evet, ya biri bizi duyarsa diye..'

Oraya gittiğimizde Hans'ın bahsettiği esnafı sorguya aldılar. Hans bir evrağa parmak atacaktı sol baş parmağını kullandı. Fakat, bıçak yarası adamın sol tarafındaydı. Demekki katil Hans olamaz.
Esnafın da sağ baş parmağını kullandığını gördüm ve Çelebi'ye bu şüphemi anlatarak dükkanının aranmasının iyi olacağını söyledim. Dükkanında bıçak izi ile uyuşan bir bıçak. Kan sıçramış ama saklanmış kıyafetler bulununca ikimiz de emin olduk.  O sırada gelen heyet müslüman bir kadının Almanca konuştuğunu duyunca çok şaşırmıştı. Yanımızdan ayrılana kadar bana övgü dolu sözler söylediler.

Tekrar Çelebi ile birlikte at arabasına atlayıp evlerimize döndük.

Akşam yemeğini evin hizmetlilerinden biri hazırlamıştı. Annesi tüm hizmetlileri götürüp sadece Ayşe kadını bırakmıştı. O da yaşlıca bir kadındı. Konağın bahçesindeki evde kalıyordu. Birkaç gün davalara müdahale ederek geçirdim. Boş duramıyordum. Kendi devrime gittiğimde paslanmış olmak istemiyordum. Bu yüzden sürekli pencereden kimin ne davası var ne yapabilirim diye bakıyordum. Mesela bugün bir adam, karısından ve onun sözde aşığından zina yaptıkları için şikayetçi olmuştu. Zinayı kullanarak onu boşayacak ve ona bir metelik bile vermeyecekti. O adamı ve metresini konuşurken duydum kadının sözde aşığının gizli bir görevi vardı ve açığa çıkmaması gerekiyordu. Yanına gittim ve sırrını bildiğimi bir miktar altın verirse, onu kurtarabileceğimi soyledim. Önce şantaj yaptığımı söylese de, bunun şantaj değil, hafiyelik olduğu konusunda anlaştık. Zaten onu kurtaracağını söyleyen başka kimse de yoktu.

Hemen Kadı İskender'den süre istedim öğlene kadar. Araştırdığımda bu suçsuz kadının bir cariyesi vardı. Yalancı adam bu cariyeyi ikna etmiş ve suçsuz kadın ile sözde aşığının konuştukları o gün, orada yalnız olduklarını söylemesini istemiş.

Kadının yanına giderek, onu ikna ettim. Aslında hiç zor olmadı. Hanımı ile o adam konuşurken o nun orada olduğunu gören başka bir şahitin olduğunu bu yüzden kanıtları gizleme suçundan ceza alacağını söyledim. Hemen de gerçekten inandı. Öğlen cariyeyi tutup getirdim ve bu mesele de çözüldü.

O adam bana bir kese aldın verdi. Ben de şaşırdım. Böyle böyle hukuk bilgilerim ve 21. Yüzyıl zekam bir işe yararsa, burada varlıklı biri olabilirim. Sonuçta biz entrika dizileri izleyerek büyüdük. Onlar giderken biz dönüyorduk...

PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl Onde histórias criam vida. Descubra agora