2.Kitap-10.Bölüm💫

En başından başla
                                    

Salona giremeden karşılaştığım Beha'yla gülümsedim. "Nereye?"

Ofladı. Gömleğinin yakasını çekiştirdi. "Bahçeye, bunaldım." Derin bir nefesle duraksadı. "Gelsene sende-" demek üzereyken Feda abi çıktı salondan.

Kaşları hafif çatıktı ama sinirli ya da öfkeli değildi. Daha çok mutsuz ve üzgün gibiydi. Beha gözlerini devirdi. Yanımdan geçip mutfağa girdi.

Feda abi elindeki boş bardağı kaldırarak "Çay var mı?" Diye sordu. Başımı onaylar anlamda sallayınca o da bir şey demeden mutfağa girdi.

Derin bir iç çekerek başımı iki yana salladım ve salona girdim. Elimdeki fincanı babama götürdüm. Amcamla tartışmalarının arasına girmeden de geri mutfağa döndüm.

Babamlarınkine benzer bir tartışma mutfaktada hüküm sürüyordu. Mutfağın bahçeye açılan kapısına elini atmış olan Beha öylece kalmış, çattığı kaşlarıyla Feda abiye kızıyordu. Tüm bunlardan etkilenmeyen Efdal'e içten içe gözlerimi devirdim.

"Saçma sapan iş yapıyorsunuz."

Beha bana döndü. "Yarın ilk iş tayinimi isteyeceğim sonra benim niye haberim yok falan deme. Bıktım ulan herkesten!"

Gözlerimi devirdim. Kolaydı sanki öyle hemen çekip gitmek. Tek elimi belime attım. Ağırlığımı da tek ayağıma verirken "Noluyorsunuz yine?" Diye sordum. "Niye tartışıyorsunuz?"

Feda abi muhtemelen kendini savunmak için ağzını açtı ama Beha ona fırsat vermedi. Elini Feda abiye doğru salladı. "Anlat hadi niye tartışıyoruz?"

Feda abi çattığı kaşlarıyla elindeki bardağı sertçe tezgâha bıraktı. "Senin vefasızlığın yüzünden tartışıyoruz! Geldik iki derdimizi anlattık hemen parlıyorsun. Ben az mı dinledim seni zamanında?"

Beha anlamaya çalışır gibi gözlerini açtığında benim de kaşlarım havalanmıştı. Beha'nın birilerine ki bu Feda abi bile olsa bir şeyler anlatmış olabileceği düşüncesi çok uçuk geliyordu. Zira öyle konuşkan biri değildi.

"Ne anlattım da dinledin?"

Feda abi de bir an duraksadı. Sanırım o da Beha'yla aynı düşüncedeydi ama düşünmeden konuşmuştu. Yine de bozmadan devam etti. "Anlatmışsındır bir şeyler."

Beha başını iki yana sallayarak mutfaktan çıktı. Arkasından çarptığı kapı Efdal'i yine hiç rahatsız etmedi. Uyumuyor olabilirdi ama yine de nasıl rahat ediyordu anlayamadım.

Bakışlarım bir cevap arar gibi Feda abiyi buldu. O ise çoktan tezgaha doğru dönmüş ve boş bardağına çay doldurmaya başlamıştı.

Derin bir iç çekerek biraz önce Beha'nın çıktığı kapıya yöneldim. Bahçedeydi. Zaten toplamda birkaç tane olan ceviz ağaçlarının birinin yanında, arkası dönük duruyordu.

Kapı sesini duymasına rağmen arkasını dönmemişti,muhtemelen benim olduğumu tahmin ediyordu. Hava yağan yağmurun izlerini hâlâ taşıyor olsa da rüzgar yoktu. Bu huzurlu sessizliği bozmadan ufak adımlarla yanına ulaştım.

Tek elimi sırtına sararak koluna yaslandım. Elleri cebindeydi. Temasımla bir an başını bana doğru eğmiş olsa da yeniden boşluğa dönmüştü.

"Noldunuz birdenbire?"

Sorum ona derin bir nefes aldırmıştı. "Boşver, her zamanki hâlimiz."

Kaşlarım havalanır gibi olsa da üstelemedim. "Değişik bir anlaşma şekliniz var."

Güldü. "Sizin de Doğan'la normal bir anlaşma şekliniz olduğu söylenemez."

Güldüm. Başımı yasladığım kolundan çekmeden hafif yukarı kaldırdım. "Abiler hep aynı diyorsun."

MAHUR-EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin