64~° Jeongyeon - Jungkook

43 1 0
                                    

Tekrar aynaya baktım, elbisemdeki kırışıkları düzelttim. Erkek arkadaşım Jungkook'un bana verdiği uzun askısız siyah elbiseyi giymiştim.

Ona erkek arkadaşım demek hâlâ çok tuhaf geliyordu. Bana itiraf ettiği ve kız arkadaşı olmamı istediği o özel gün benim için bir rüyanın gerçekleşmesiydi. O günün üzerinden tam 2 yıl geçmişti ve hala çok iyi hatırlayabiliyordum. Gözlerimin içine bakması çok büyülüydü.

2. yıl dönümümüz için özel olarak hazırladığım pastayı alıp bir kez daha görünüşümü kontrol ettim ve evden dışarı fırladım. Beni almaya gidiyordu. Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bana verdiği elbiseye bakılırsa burası birinci sınıf bir yere benziyordu.

"Canım neredesin?" Telefonumdan Jungkook'un sesi geldi.

"Ben zaten evimin önünde bekliyorum. Geç kaldın."

"Buradayım." Tekrar dedi.

Yola baktım. Arabası oradaydı ve bana doğru geliyordu. Onu pencereden görebiliyordum, bana el sallıyordu.

Ben de ona el salladım, gülümsedim. Onu göreceğim için heyecanlanmışdım. Pek çok randevuya çıkmıştık ama her seferinde, sanki ilk sefermiş gibi hâlâ midemde kelebekler uçuştuğunu hissediyordum.

Aniden yüksek sesli bir korna dikkatimi dağıttı. Gözlerim kaynağa kaydı. Bir araba Jungkook'un arabasına doğru hızla yaklaşıyordu, tekerlekler yüksek sesle gıcırdıyordu ve beni sağır ediyordu.

"Jungkook!" Telefona doğru bağırdım.

Gözlerinin yaklaşmakta olan felakete döndüğünü gördüm. Arabanın direksiyonunu çevirip arabasını tehlikeden uzaklaştırmaya çalıştı.

Her şey çok hızlı gerçekleşti.

İki otomobil büyük bir darbeyle çarpıştı. Jungkook'un arabasının lastiği bariyerin kenarına çarptı, arabasının dönmesine neden oldu ve araba devrildi. Arabanın motorundan buhar çıktı, arabanın camları tamamen paramparça oldu, metal araba kapıları çöktü.

Tüm süreç boyunca çığlık atıyordum.  Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı aktı, sesim ağlamaktan titriyordu.

"Jungkook!" diye bağırdım ve arabasına doğru koştum. Yaşadığım şokun etkisiyle tüm vücudum sarsıldı. harap olan kapıyı açmak için çabaladım.

Cansız bedenini sarsarken adını defalarca haykırdım. Nefesi yavaş ve ağırdı. Başını bana doğru çevirdi solgun yüzünü görebiliyordum. Alnından kan aktı.

"Jungkook, dayan. Beni bırakma.!" Yüzünü ellerimin arasına aldım, gözyaşları sözlerimi boğuyordu.

Hafifçe gülümsedi ve eliyle cebindeki bir şeye uzandı. Kurdeleyle bağlanmış bir kutu çıkardı.

"Yeon..." Sesi o kadar zayıftı ki. Kalbinin zayıfladığını, nefes almasının zorlaştığını hissedebiliyordum.

"Hayır Jungkook, hayır. Ambulans geliyor. Biraz daha." Elini sıktım, ona tutunmak, onu asla bırakmamak istiyordum.

"son bir öpücük alabilir miyim..." Sesi kısıldı.

Ona doğru eğildim, dudaklarım onunkine dokundu. Her zamanki gibi yumuşaktı ama o beni öpmedi. Yukarıya baktım, göz kapakları kapanıyordu.

"Jungkook!" Paniğe kapıldım, onu sarstım, uyanmasını diledim. Eli ellerimi bıraktı ve cansız bir şekilde yanına düştü.

"Uyan! Beni bırakma! Uyan!" Bağırıp onu daha sert sarstım ama yanıt alamadım.

Kalbim milyonlarca parçaya bölündü, bana hiçbir tepki vermeyen vücuduna sarılırken gözyaşlarım aktı.

Bana uzattığı kutuyu açtım. İçinde çok güzel bir elmas yüzük vardı. Kutunun üzerinde "Benimle evlenir misin?" yazıyordu.

kpop one shot (İstek Alınıyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin