29.Geri dön......

651 50 54
                                    

"Maalesef " diyen doktorun sesiydi. Sonrası koca bir boşluk. Ve karanlık.....
______________________________________________

Duyduğum cümle her şeyi başıma yıkmışdı. Gerçekmiydi? Onu kayb etmişdim ben. Ben bu şoku atlatamazken yere serilmişdim. Dizlerim beni taşıyamamış gözlerim kapanmışdı. Gözlerimin kapandığı an dilimden dökülen onun adı oldu.

"Dilan.... ".

Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Tamamen boşluk. Gözlerimi açtığım da hafif löş ışığın aydınlatdığı bir odadaydım. Dikelip etrafı arayan gözlerim burasının hastahane odası olduğunu kestirmişdi. Yatakdan kalkıp kapıya ilerledim. Açtığım kapının ardından içeri sızan hafif beyaz ışığın dışarıda ki gökyüzünün bir simgesi olduğunu anlamış ve çıkışa yönelmişdim. Çıkış kapısıyla aynı hizza da duran bedenim hızla koşmaya başlamışdı. Nereye gitdiğimi bilmeden koşuyodum. Koşdum ve daha fazla koşdum.Bir ormandı burası. Derinliklere iniyodum koşdukca. Karşıdan sesler geliyodu. Biraz daha ilerledim. Sonra kendimi bir karanlığın için de buldum. Burası neresiydi? Etraf da gezinen gözlerim olduğum konumu algılamaya çalışıyodu. Son an da buranın bir mezarlık olduğu anladım. Dilan? Ölmüşmüydü? Rüya değilmiydi? Onu koruyamamışmıydım?

Ben bunları sorgularken etrafdan ağlama ve çığlık sesleri duyuluyodu. Bu Hatice hanımın feryadıydı. Ölümüne izin verdiğim kızın annesinin haykırışları....Yavaş adımlarla sim siyah giyinmiş insanların yanına yaklaşırken içimde bir umut Dilan değildir diğe Allaha yalvarıyodum. Yaklaşdım.... Yaklaşdım....
Ve daha da yaklaşdım. Her kesin yakasın da Dilan'ın resmi vardı. İçimdeki umudun ışıkları teker teker sönerken gözlerim tabutdan çıkarılan beyazlar içindeki küçücük bedeni çaresizce seyr ediyodu. Onu böğle görmek kalbime bir taş kadar ağır gelmişdi. O oraya yakışıyomuy du? Ben onu güzelliklere boyamak isterken o bu beyazın için de şu kara toprağa yakışırmıy dı? Ya ölüm? Bu söz onun adnın yanına yakışıyomuy du?

Siyah giymiş adamlar onu kollarına alıp kazdıkları toprağa yerleştirirken ben

"Hayır! DURUN N'APIYOSUNUZ? O YAŞIYO! NEDEN ORAYA KOYUYOSUNUZ? " diğe ağlayıp bağırıyodum. Ama beni duymuyodular. Bu sözleri defalarca kez tekrar ederken onlar toprak atıyo, onu oraya mahkum ediyodular. Bense kımıldayamıyo hiç bir lafımı duyuramıyodum.

Adamlardan biri son kez atdığı toprakla ordan çekil di ve ardından da diğer insanlar. Her kes teker teker gidiyodu. Artık onunla orada tekdik. Yanlız biz.....Belki biz diğe bir şey kalmamışdı ama ben onun yaşaması için her şeyi verirdim şu an.

Yavaş adımlarımla demin ki gibi korkarak mezara yaklaşdım. Daha fazla ayakta durup kendimi zorlamadım. Yere çöküp kendi kendime konuşmaya başladım. Sesim öyle cılız çıkıyodu ki ben bile duymak da zorlanıyodum.

"Dilan.... ".

Ses gelmiyo du neyi bekliyodum ki....

"Güzelim.... Neden? Hani söz vermişdin? Bana sevmeği öğreticekdin? Nerdesin? Yakışıyo mu sana bu kara toprak? Hem sen üşürsün. Kalamazsın ki bura da. Dilan...
Kalk. Kalk hadi gidelim. Evimize dönelim. Sana söz hiç üzülmeyecez. Ama nolur geri dön. Dilan..."  sesim titrerken kurduğum cümlenin sonu iliklerime işlerken devamın da sadece kısık sesle "Geri dön... " diye bildim.

Hava sanki bu gün için karartmış dı kendisini. Hava da yağmur ve ıslaklık kokusu vardı. Dilan yağmuru çok sever. Neden kalkmıyo? Yağmur yağıcak. O da görsün yağmuru. Hatta altın da ıslansın. Dilan? Gülüm... Ner'desin? Geri dön....

"Geri dön Dilan geri dönn ".

Son kez söylediğim cümlenin ardın dan yataktan beni hışımla çektiler sanki. Ne yani rüyamıydı? Daha doğrusu kabus. Yine kalkıp da o kabusu tekrardan görme korkusu vardı içim de. Kolumda da brr serum vardı. Onu sökümüşdüm.  Rüyamda kı gibi ayağa kalkdım. Ve kapıya yöneldim. Dışarı çıktığım da bu sefer gerçekci bir manzara karşılıyodu beni. Koridor da insanlar vardı. Çıplak ayaklarımla yoğun bakım kapısına koşuyodum. Koşdum. Artık o odayla aram da santimetreler vardı. Yaklaşıp bakmakdan ölümüne korkuyodum. Ama eğer Dilan'a bir şey olmuşsa bu zaten benim için bir ölüm dü.

Saatlerce beklediğim cama yaklaşdım ve baktım. Dilan yoktu oda boş du. Rüya değil gerçekmiydi. Baran Karabey  kadınını kayb etme korkusuyla gerçeği birleşdirdi ve yere çökmüş 'Dilan diğe haykırıken omzumdaki ellerle irkilip kafasını o tarafa çevirmesi moment meselesi olmuşdu.


















Bu kişi kim?












                        To be continued......

BANA AİTSİNWhere stories live. Discover now