28.Ölümün kollarında

609 40 23
                                    

Ben odadan çıkdığım da üstümdekileri de çıkarmışdım. Odadan çıkar çıkmaz aşağı lavaboya indim. Lavaboya indiğim de geçen sefer Dilan'la annemi görmeğe geldiğimizde bu hastahane tuvaletin de yaşadıklarımız aklıma geldi. Düşüncelerim gözlerimi doldurmaya yeterken elimi yüzümü yıkayıp tekrardan yukarı yoğun bakıma çıktım. Odanın pencereai olduğu için onu burdan da seyr ede biliyodum. Bu kırk sekiz saat nasıl geçecek benim için inanın hiç bilmiyorum.
______________________________________________

Sabah oluyodu artık. Saatlerdir buradayız biz. Annemlerin eve gitmesi dinlenmeleri lazım.
Dilan'ın velilerinin de. Annem benim alnımı yaslayarak Dilan'ı seyr etdiğim cama yaklaşıp bana doğru konuşdu.

"Kendini harab etdin oğlum otur istersen ben beklerim bura da".

"Olmaz. Uyanırda beni burda göremezse üzülür. Kendini yanlız hiss edip korkar".

"Ben bekleyecem yaa? ".

"Anne lütfen. Gitmek istemiyorum. Sen de ısrar etme".

"Tamam nasıl istersen bari bir çay alayım içelim. Lüften hayır diyip üzme beni".

"Olur içelim. Cihan'ı yolla alsın".

Annem kafasını sallayıp yanım dan ayrıldı. Gözüm bir an olsun Dilan'dan ayrılmamışdı. Hareket eder, gözünü açar, kıpırdar diğe her saniye daha da dikkatli izliyodum onu. Ama dediğim şeylerin hiç biri olmamışdı. Cihan çay almışdı. O çayı bile cam kenarın da içmişdim. Tadı yoktu sanki çayın da. Olsa ne fark eder bu bile zehir gibi geliyo bana.

FROM THE TOMMOROW

Belki hava aydınlamışdı. Benim bundan bile haberim yoktu. Düşündüğüm tek şey uyanıcak mı? acaba canı şu an da yanıyo mu? gibisinden şeylerdi. Annemi Cihan'la eve yollamışdım dinlenmeleri için. Öğlen tekrardan geleceklerdi. Dilan'ın anne ve babası da öğle. Gözümü hiç kırpmadan saatlerdir onu izliyodum. Sinirimi bozan tek şey Dilan'a bağladıkları garip- garip kablolar, ve serumlardı. Dilan'ım şu an da o kablolar, serumlar sayesin de hayat da duruyodu. Kendisinin durumu stabil olana kadar böyle şeylerin olması şartmış. Bana göre için cart curt ama önemli diyolarsa önemli. Benim kadınımın bunlar sayesin de yaşama tutunuyo olması beynimi kemiriyodu. Sabrımın son raddeleriydi artık. Neden uyanmıyo? Ya neden?

Beklemek çok zor du benim için. Ama mecburum. İşte herkesin mecbur olduğu şeyler var. Dilan yaşamaya bense Dilan'ın şimdilik bura da sakince yatmasını izlemeğe mecburum. Onun varlığı benim için en önemli şey bu hayat da. Saatler akıp geçerken Dilan hala uyuyodu. Belki daha yirmi dört saat bile olmamışdı ama ben çok sabırsızdım. Bir an önce uyansın istiyodum.

İnsanlar hayatlarına devam ederken benim dünyam durmuş du. Dakikalar bana saatler edermiş gibi gelip geçiyo du. Hastahane de insanlar artmaya başlamışdı. Annemler de gelirdiler birazdan. Bu gün tekrardan Dilan'ı görme şansım olur mu? Doktor gelseydi izin alırdım. Ama daha gelmemişdi. Hemşire öğle söyledi.

Arkamdan duyduğum ses annemin sesiydi. Bana

"Oğlum? Nasıl uyandı mı?" dedi.

"Yok daha uyanmadı".

"Doktor bir şey söyledi mi? ".

"Daha gelmemiş. Gelsin hem girip Dilan'ı görürüm hem de durumunu sorarım. Merak etme".

Biz annemle bu konuşmayı yaparken Cihan Hatice hanımlarla birlik de yanımıza ilerlemişdi. Onlar da aynı soruları sormuş ve aynı cevapları almışdılar. Aradan geçen vakit de Cihan'ın zoruyla tost yemişdim. O da çok az. Yemesem ondan iyiydi. Ama beni de anlayın benim sevdiğim kadın canıyla uğraşırken ben keyif sefa süremezdim.

Artık akşam olmuş du neredeyse. Ama hala iyi bir haber yoktu ve Dilan da uyanmamışdı. O doktora bunların hesabını tek tek sorucam. Ne eskik ne fazla. Neler yaptıysa aynısını da yaşayacak. Doktor da benim içeri girmeme izin vermemişdi iyice kafam bozulmuş du.

Gece yarısına bir iki saat vardı. Bir günü tamamlıyoduk. Önümüz de kalan yirmi dört saati de atlatırsak benden mutlusu yokdur.

Yine Dilan'ı camdan izliyodum. Onunla yaşadığımız güzel anılar kafam da canlanırken ufak- ufak dudağım kıvrılıyodu. Bir an da nasıl olduysa gülümsemem soldu.

Dilan yatak da titriyodu. Yatağın kenarın da duran alet de düz çizgiler çıkmaya başlamışdı.

" N'oluyo? N'OLUYO? ANNE DİLAN'A N'OLUYO? ".

Ben bağırırken doktor da gelmişdi. Beni yine içeri almamışdılar. Cam kenarından izliyodum içeridekileri. Doktor elektroşok veriyodu Dilan'a ama bir etkisi yoktu. Hala titriyodu. Nabzını gösteren alet de sadece düz çizgiler mevcut du. Doktor son kez verdiği şokdan sonra başını sağa sola sallamakla yetindi. Ben de camın arkasından bağırıp duruyodum. Ellerimi cama öyle vuruyodum ki acıyo mu? onu bile hiss etmiyodum.

"Neden durdular? ANNE NEDEN DURDULAR? NİYE BİŞEYLER YAPMIYOLAR? NİYE DURDULAR? ".

Annem hiç bir şey söylemiyo, doktorlar bir şey yapmıyo du. Öldümü? Bıraktı mı beni? Neden? Dünyam başıma yıkılırken duyduğum son ses

"Maalesef " diyen doktorun sesiydi. Sonrası koca bir boşluk. Ve karanlık.....














Dilan ölücek mi?













                     To be continued......

BANA AİTSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin