39.Bölüm.

3.3K 203 38
                                    

Her çocuk anne ve babasından izler taşır. İster yanında olsun ister olmasınlar. Terk edilmiş bir çocuk aklının ermediğini düşünülen zamanlarda bile bunu hisseder kabullenir karakterinin bir parçası haline getirir.' Beni istemediler demek ki ben sevilmeyen layık biri değilim' der kendi içinde ve bunu aklına kazır. Daha sonra yetişkinlik duygularında sevginin en derinini tatsalar bile bu yara asla kapanmaz o çocuk yetmiş yaşına gelir ama ruhu terk edildiği yaşta eksik çocukluğunda kalır.

Ilık rüzgar tenimde dans ederken önüme gelen saçlarımı geriye attım. Elimdeki soğuk diye aldığım kolanın çevresi soğuğunun gidici olduğunu belli ederek ıslanmıştı.
Teneke kutuyu kafama götürüp içtim.
Sol yanımda Mira modu düşük bir şekilde telefonuna bakarken Sağ yanımda yolmamak için direndiğim bir kız grubu Sonat'ın adını zikredip ona tezahürat yapıyordu. Bakışlarım biraz daha onlarda kalırsa sinir sistemin çökeceğini var ettiğimden kafamı hemen çevirip maça odaklandım.

Sonat kafasını tribüne çevirdiğinde bakışları beni buldu ve tatlı bir şekilde gülümsedi. Kalbimin kırk derece bir yaz sıcağında kalmış dondurma gibi eridiğini hissettim. Ona karşılık vererek bende gülümsedim. Maçın bitmesine on dakika kalmıştı.

''Lidya bir bakabilir misin?'' Kaşlarımı çatıp kafamı tanıdık sese doğru kaldırdım. İnci titrek ve mahcup bir şekilde tam karşımda duruyordu. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken Mira öfkeyle araya girdi. "Hayır o bakamaz tatlım. Ben yardımcı olayım." İnci onu duymamazlıktan gelerek bakışlarını bana sabitledi. "Lütfen Lidya sadece on dakika daha fazlası yok söz veriyorum. Eski günlerimiz hatırına." Sonlara doğru sesi titremişti. Ne yapacağım konusunda kararsız kaldığım için göz ucuyla Mira'ya baktım. O da bunu fark etmiş olcak ki hemen hayır anlamında kaşlarını yukarı kaldırdı. İnci çok iyi durmuyordu. Eğer şu an ne söyleyeceğini dinlemezsem ileride bunun vicdan azabını yaşayacakmışım gibi hissediyordum.
Mira konuşmak istediğimi bakışlarımla hissettirdiğimde derin bir nefes alıp sabır dilenircesine gözlerini yukarı kaldırdı.
"Pekala. On dakikayı geçmeyecek konuşmanız fazla uzaklaşmayın. Tribünlerinlerin arkasına falan geçin. Gözüm üzerinde İnci haberin olsun." İnci gözlerini devirip başıyla onayladı ve gerçekten de Mira'nın dediğini yaparak tribünlerin arkasına geçti.
Ellerimi kavuşturup ona düz bir şekilde baktım.
"Evet seni dinliyorum."

Uzun sarı saçlarını önüne alarak uçlarını hafifçe çekiştirdi. Gergin olduğu zamanlarda hep bu hareketi yapardı.

"Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Yüzümde yok zaten. Ben gerçekten özür dilerim."
Alaycı bir şekilde gülümsedim. "Hangi hatan için özür diliyorsun?"
Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Hepsi, hepsi için özür diliyorum. Yağız için sen hayatımdan çıkarmamalıydım. Sana karşı Tuana'yla ortak hareket etmemeliydim. Sen en başta haklıydın benim Yağız'dan ayrılmam gerekti."
Mavi gözleri dolmaya başladığında titrek bir nefes alıp önündeki sarı saç tutamlarını arkasına attı.
"Korkunç bir bataklık içindeyim. Yağız yurt dışına çıktığında veya uzak bir yerlere gittiğinde bana beni çok özlediğini söylüyordu benden çıplak fotoğraf istiyordu ve bende atıyordum. O da bu attığım fotoğrafları biriktirmiş. Geçen hafta ondan ayrılmaya çalıştığımda elindeki fotoğrafları yaymakla beni tehdit etti beni. Sığınacağım gideceğim kimse yok bir tek sen geldin aklıma."
Ağzından çıkan dehşet verici cümleler tüylerimi diken diken ederken varlığını unuttuğum sesimi bulmaya çalıştım.
"Nasıl bu kadar seviyesizleşebilir?"
Gözlerinden akan damla yaşları elinin tersiyle sildi.
"Bilmiyorum. Yayarsa ailemin arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağımı bilemiyorum."

"Sen bu konuda yanlış bir şey yapmadın Mira o ilişkiyi beraber yaşadınız. Utanacağın bir şey yok. Tek yanlışın ona güvenmekti. Yağız'ın nasıl biri olduğunu bilmene rağmen at gözlükleriyle dört nala ona koştun."
Ağlayışı iç çekişlere dönüştü.
"N-nasıl b-bir tutum sergiyeceğimi b-bilmiyorum ve-ve ç-çok korkuyorum."

ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon