10.Bölüm

11K 329 21
                                    

Gözlerimi araladığımda yanımın  boş olduğunu fark ettim. Daha sonra umursamaz bir şekilde sağa dönüp uyumaya devam edecektim ki bugün okula gitmem gerektiğini hatırladım.

'OKULA GİTMEMM GEREKTİ." Şokla gözlerimi açarken hızlıca telefonumu elime aldım. Saat on biri gösteriyordu. Okul saatini çoktan kaçırmıştım.

Tuvalete girip elimi yüzümü yıkayıp kırmızı  v yaka bol sweatshirtümü üzerime geçirdim ve sonra da yavaşça aşağıya indim. Yağmur dışarıda hâla az az yağıyordu ama beni etkileyecek kadar kötü değildi artık.

Bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdiğimde Sonatla karşılaştım. Kendisine protein içeceği hazırlıyordu.

"Günaydın. Neden okula gitmedin?" Dedim kısık bir ses tonuyla.
Bana baygın bir bakış attı.
"Yağmurdan dolayı trafik kötü olmuş. Okulları tatil yaptılar bugün."

Tek kolum tezgaha yasladım. "Dayıö ve Şeyda Yenge nerede?"
" Akşam yağmurda dönemeyeceklerini düşünmüşler ve otelde kalmışlar." Diye cevap verdi soruma.
Ona dün için bir teşekkür borçlu olduğumun farkındaydım. Kelimeleri kafamda topladım. "Dün gece için teşekkür ederim. Eğer sen olmasaydın o gece benim için korkunç bir kabustan ibaret olurdu."
Ona bakıp bir şey söylemesini bekledim. Herhangi samimiyet içeren bir cümle. Hiçbir şey söylemeden içeceğini aldı mutfaktan çıktı. Ben şizofren miydim? Aslında Sonat dün gece yoktu ve ben sanrı mı görmüştüm? Yoksa Sonat Dr Jekyll ve Bay Hyde gibi bir kişilik bölünmesi mi yaşıyordu. Derin bir nefes aldım ve kendime verdiğim sözü hatırladım. Sen ne Basill Hallwardsın ne Sybil Vane Dorian Gray gibi ukala bir piç kurusuna katlanmak zorunda değilsin.

Buz dolabını açtım. Canım kahvaltı adına tek bir şey istemiyordu. Altta gördüğüm meyveli yoğurt silsilesinden mangolu ananaslı yoğurdu çıkardım. Daha sonra yukarı çıkıp odamdan çizim defterimi alarak evin camla kaplı hobi  bahçesine geçtim. Şükürler olsun ki yağmur durmuştu. Snape' i görünce gülümseyip kafesin kapısını açıp onu kucağıma aldım. Başta korksada daha sonra sakinleşip kucağıma sığınmıştı. İşaret parmağımı yavaşça kaldırdım ve kafasını okşamak için izin aldım. İzin vermiş olmasının göstergesi olarak kafasını eğdiğidiğinde kafasını okşamaya başladım. Bir yarım saat kadar onunla ilgilendikten sonra masanın başına geçip meyveli yoğurdumu ve defterimin kapağını açtım. Elime kurşun kalemlerimden birini alarak beyaz kağıdı lekelemeye başladım. Çizimimi tamamladığımda eserimden hoşnut bir şekilde kalemimi masaya bıraktım. Dorian Gray'i yaşlanan çirkin portresine bütün saf güzelliğiyle bakıyordu. Çizimimin daha hoş tarafı ise Dorian Gray'in saf güzelliğe sahip yüzünün Sonat'a ait olmasıydı.
Kara kaplı defterimi kapattıp elime aldım , boş yoğurt kutusunu da çöpe atarak dışarı çıkıp oradan eve geçtim. Ev  de kimse yok gibiydi. Salondaki L koltuğa uzanıp daha önce kenarda bıraktığım bilgisayarımı elime aldım ve rastgele Gumball'ın bir bölümünü açtım. Canım her sıkıldığında oturup çizgi dizi izlerdim. Bunlar çoğunlukla Gumball ve Esrarengiz Kasaba olurdu. Kafamı boşaltmama ve mutlu hissetmeme sebep oluyordu.

Gumball'la Darwin'in arasında komik bir diyalog geçtiğinde dizlerimi kendime çekerek kahkaha atarken birde  arkamda bir nefesin varlığını hissetim. Ciğerlerime dolan erkeksi hoş bir şampuan kokusu beni mest etmişti adeta.

"Buna mı gülüyorsun iki saattir?"
Kaşlarımı çatarak kafamı ona doğru çevirdim.
Açık kumral saçları ıslandığı için koyulaşmış alnına düşmüştü altında siyah bir eşofman üstünde ise fermuarı çekilmemiş siyah bir hırka vardı. Şişkin karın kasları 'heyy bakın ben' burdayım. Gözlerimi hızlıca ordan çekip bakışlarımı Sonat'a çevirdiğimde onun alaycı ukala sırıtmasıyla göz göze geldim. Vücuduna baktığımı anlamıştı.
"Gördüklerin hoşuna gitti heralde." Kaşlarımı çatıp çenemi dikleştirdim.
"Ne hoşuma gidecek saçma sapan bir et parçası. Ayrıca burası Euphoria seti mi böyle dolaşıyorsun?
Koltuğun sırt kısmını tek koluyla tutup çevik bir şekilde atlayarak yanıma oturdu.
Artık onunla herhangi bir samimiyete girmek istemiyordum. Bu yüzden ona bakmadan çizgi dizimi izlemeye devam ettim.
"Çocuk musun? Düzgün bir şey açıp izlesene."
"Bu gayet düzgün." Diye cevap verdim.

"Çizmin kalitesi bile çok boktan bu turuncu yaratık ne onu bile anlamadım?"

" O bir balık. Ailesi onu Gumball için alıyor ama yanlışlıkla tuvalete düşürüyorlar. Darwin'de tekrar Gumball'a ulaşmaya çalışırken evrim geçiriyor ve ayakları çıkıyor."

"Çok saçma." Dedi kibirli bir ses tonuyla ama yanımdan kalkmadan benimle birlikte izlemeye devam etti.

Gumball'ın tekrar bir komik sahnesi geldiğinde kahkaha attım ama daha sonra kaşlarımı çattım çünkü Sonat'ın da güldüğünü duymuştum. Kafamı ışık hızıyla ona doğru çevirdim.
"Güldün" dedim şaşkınla.
Dudakları bir topuz halini aldı.
"Hayır gülmedim."

İki elimi koltuğunu üzerine koydum. "Sana mı inanacağım kulaklarıma mo?"

Üzerime doğru eğildi bende geri çekildim sırtım koltuğun sırtıyla buluştuğunda mavi yeşil gözleri kahve gözlerime ulaştı ve kibirli bir alt ses tonuyla "Bana." Diye cevap verdi ve yanımdaki bir şeyi alarak geri çekildi.

Aldığı şeyi gördüğümde gözlerimi irice açarak çığlığı bastım. Siyah kaplı çizim defterim elindeydi.

"Dokunma ona!"

Elinden almak için eğildiğimde elini yukarı kaldırarak defteri geri çekti.

"Bu defterin içinde bu kadar gizli ne var?"

"Seni ilgilendirmeyen bir şey. Şimdi geri ver onu!"

"Bu kadar paniklemen bende daha büyük bir merak uyandırdı."

Elimi tekrar uzattıp almaya çalıştığımda elini tekrar kaçırdı. Dengemi kaybederek üzerine düştüm. Bunu umursamadan onun omuzlarından destek alarak deftere ulaşmaya çalıştım.

"Bence kendi iyiliğin için artık durmalısın." Dedi kasılmış bir ses tonuyla. Önce ne olduğunu tam olarak anlamadım ama daha sonra ne olduğunu anladığımda utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Resmen iki bacağımı açarak ata biner gibi üzerine oturmuştum. Çığlık atma isteğimi bastırarak hızlıca üzerinden kalktım.
"Kusura bakma."
"Bakmam."dedi ve defterimi açtı. 'DEFTERİMİ AÇTIIII!!!!!"

ARAMIZDA (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now