done

39 5 4
                                    

Üzerimdeki eteğin fermuarını çekip aynada kendime baktım. Daha sonra odadan çıkıp merdivenlerden aşağı indim. Masada oturmuş yemek yiyen Jaehyun görüş alanıma girmişti.

Sarhoş olduğum gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. Bu sürede Jaehyun'la bu konuda hiç konuşmamış ve hayatımıza kaldığımız yerden devam etmiştik. Ama ikimizde farkındaydık ki bu konuyu bir an evvel konuşu çözmeliydik. Çünkü aramızdaki bu gergin hava ikimizide yoruyordu.

"Hazırsan çıkalım?" Başımı sallayarak çantamı koluma taktım. O da peşimden geldi evden çıktık. Asansöre ilerlediğinde arkasından gittim. Kapı açıldığında içinin dolu olduğunu görmemle yüzümü buruşturdum. Binmek için adım attığımda Jaehyun konuştu. "Bekleyebiliriz."

"Beklersek geç kalırız." Asansöre adımlamamla arkamdan gelmesi bir oldu. Tuşa basılmasıyla kapı kapandı ve asansör aşağı inmeye başladı. Kapının tam ağzında duran bedenim Jaehyun'un kolunu demire koymasıyla asansör duvarı ile Jaehyun'un bedeni arasında kalmıştı. Alt katta inenler olurken bedenlerin bana çarpmaması için beni iyice kendine çekmiş. Nefesi boynumda geziniyordu. Uzun zaman sonraki bu yakınlığı tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu.

~~~

"Siz hala küs müsünüz?" Haewoo dudaklarını büzerek bana döndü. "Yiyişmeye gelince her şey tamam, barışmaya gelince oturun anca."

"Bir türlü konuşamıyoruz ki." Haewoo gözlerini devirdi. "Yalnız kalamıyorsunuz ya da ortam olmuyor olsa anlarım da siz zaten aynı evde değil misiniz? Nasıl oluyor ben anlamadım."

"İkimizde bir türlü konuyu açmaya cesaret edemiyoruz." Yujin başını salladı. "O zaman ilk adımı sen atmalısın."

"Nasıl yani?" Yujin heyecanla ayağa kalktı. "İşten izin alıp eve erken git. Hazırlık yap."

"Nasıl bir hazırlık?" Haewoo omzuma vurdu. "Güzel bir yemek olabilir. Sonra eve gelmesini söyle. Gelince de konuşun barışın artık."

Gözlerimi önümdeki bardakta gezdirdim. "İşe yarar mı dersiniz?" Haewoo saçlarını savurarak konuştu. "Erkeklerin ne tür hayvanlar olduğunu iyi bilirim. Sen dediğimi yap yaptığımı yapma."

"Kızlar, bende sizi arıyordum. Maçı izlemeye gitmiyor muyuz?" Yuta'nın gelmesiyle basket maçı olduğu aklımıza gelmiş ve maçın yapılacağı sahaya yürümeye başladık. Yuta ve Yujin önden giderken ben ve Haewoo arkadan yürüyorduk. "Bunlar oldu bayağı."

Yujin ve Yuta yan yana yürüyor fakat yakın olmalarından dolayı elleri birbirine çarpıyordu. "Tut artık şu eli de bende rahatlayayım." Haewoo el ele tutuşmaları için evrene mesaj gönderiyordu. "Bunlar cidden K-Drama çifti oldular başımıza. 16 bölümlük dizinin 8. bölümde el ele tutuşup 10. bölümde öpüşen başroller gibi bir türlü sevgili olamadılar."

Gülerek yürümeye devam ettim. "Oldukça softlar. Ben seviyorum bu çifti." Tribünlerde yerimizi alırken maçın başlamasına on dakika kaldığının anonsu yapıldı. Ardından ısınmak için iki takımın oyuncuları sahaya çıktı.

Maç hakemin düdüğü ile başlamış ve ilk dakikalarda sayılar gelmeye başlamıştı. Jaehyun topu uzaktan atıp potaya geçirmesiyle tribünlere doğru koştu. Gülümseyerek ona bakarken gözleri benimkilere ilişti. Fakat arkadan gelen Lucas'ın Jaehyun'un omzuna atlamasıyla bakışmamız kesilmişti.

Lucas ise attığı her sayıda Haewoo'ya kalp yapıyordu. Haewoo tam tersine sevecenlikten uzak şekilde kaptırılan her topta bağırıyordu.

"Tanrım çok yakışıklı." Yujin'in sözü üzerine ben ve Yuta ona döndük. Bu esnada Haewoo ayakta tezahürat yapmakla meşguldü. "Kim?" Yuta tek kaşını kaldırarak sorduğunda Yujin bunu dışımdan mı söyledim der gibiydi. "Jungkook."

unknown number, jung jaehyunWhere stories live. Discover now