5

49 44 0
                                    

'M'

'A...' 15 Aralık

_________________________

Çocukluğumun o günlerini büyük bir mutlulukla anacağım galiba hep.

Doğum günümden sonra hemen hemen her gün mahallede ki çocuklarla takılmaya başlamıştım.

Onlar beni dışlamamışlar, aksine sanki hep onlarlaymışım gibi davranmışlardı. Çocuklar evet bazen çok acımasız olabiliyorlardı. Ama bazen kanatsız birer melek oluyorlardı.

Keremle daha yakın arkadaş olmaya başladık. Bazen bizim evde yemek yediği bile oluyordu. Birlikte çok eğleniyorduk. Çoğu zaman kavga dövüş içerisindeydik lakin beş dakika sonra barışıyorduk.

Babaannem bu durumdan benden daha çok mutlu olabilirdi. Çünkü beni evden çıkartmaya çalışırken, artık ben eve gelmiyordum.

Babamsa daha da iyi olmuştu. Artık daha çok gülüyordu. Dışarıda çıkıyor geziyordu. Hatta bana günaydın, nasılsın gibi şeyler söylüyordu. Bu da beni mutlu ediyordu.

Babam benim kahramanımdı. En kötü günümün de en iyi günümünde kahramanıydı. Her çocuğun böyle değil miydi?  Her çocuk babası gibi kahraman olmak istemez miydi?

Bende öyleydim işte. Ama benim kahramanım üzgündü. Güçleri, her şeyi elinden alınmıştı, kötüydü. Bunu ondan alan ise annem ve kardeşim dediği adamdı.

Artık evde annemin adı geçmiyordu. Sanki hiç öyle biri yokmuş gibiydi. Ya da çok uzun zaman önce ölmüş gibiydi.

Babam bazen evde eski bir radyodan şarkı açardı. Oturur saatlerce ordan şarkı dinlerdi. Bazen rakı masası kurardı arka bahçede oturur radyodan şarkı açardı.

Hiç unutmam bir gün eve  arkadaşlarımla oyun oynamadan dönüyordum. Babaannem beni tuttu. Babam beni yanına çağırmış. 'Eve gelince söyle yanıma gelsin.' demiş.

Tabi ben ne kadar mutluyum. Havalara uçacağım. Hemen odama gittim. Üzerimi değiştirdim. Elimi yüzümü yıkadım. Babamın karşısına temiz çıkmak istedim..

...

Üzerime son kez bakıp hemen odamdan dışarı çıktım. Babam beni yanına çağırmıştı.

Arka bahçeye geldiğimde babam yine rakı masası kurmuştu. Arada böyle kurar içerdi.

Yavaş adımlarla yanına gittim. Neden çağırdı? Diye düşünmeden edemedim. Umarım bir hata yapmamışımdır diye düşünerek yaklaştım.

Beni görünce gülümsedi önce. Sonra eliyle yanında ki sandalyeyi çekip oturmamı gösterdi. Gidip sandalyeye oturdum. Babam elini saçlarıma attı. Yavaş yavaş okşadı.

"Özür dilerim 'M'. " dedi bir anda.  Neden özür diliyordu ki?

"Neden özür diliyorsun baba?" yüzüme baktı. Derin bir nefes çekti önce sonra saçımı okşamaya devam etti.

"O gittikten sonra sana babalık yapamadığım için, seni üzdüğüm için, çocuk olduğun ve kaldıramadığın şeyleri sana yük yaptğım ve baban olarak o yükleri sırtlanmadığım için ve baba olamadığım için. Özür dilerim. " dedi. Şaşkınlıkla kaldım bir süre. Ne demeliydim? Uzun süredir babamla böylesine konuşmamıştım.

" Sorun değil baba. " dedim. Çünkü diyecek başka bir şeyim yoktu.

'Haklısın baba birde annesizliğime babasızlığını yükledin. Beni yanlız bıraktın.' diyemezdim. Bazen söylemek istemediğimiz şeyleri yutmak daha iyi  geliyordu.

Babam bir süre oyalandı. Ve ne konuşacağını bilmiyor gibiydi. O da kendince haklıydı belkide. Kim bilir?

" Çok hızlı büyüyorsun. Doğduğun günü hatırlıyorum da ne gündü öyle." dedi gülerek.

"Evet çok soğukmuş." ben öyle diyince babam başladı anlatmaya. Sohbet edecek konu bulmuştuk. O günün her detayını anlattı babam.

"Sonra bir baktım elime küçücük bir şey verdiler. Miniciktin. Allahım dedim ne güzel bir bebek bu. Baba  olmak o kadar güzel, o kadar kutsal bir duygu ki. Anlatamam. Ben seni elime ilk aldığım gün bunu iliklerime kadar hissetmiştim."

Babam eskiden hep anlatırdı bunu. Sonradan annem gidince anlatmayı kesmişti. Hâlâ böyle düşünmesi beni öyle mutlu etmişti ki..

Sohbet ettikçe konu açıldı. Konu konuyu açtı. Uzun uzun konuştuk. Çok olmuştu bu kadar konuşmayalı.

" Baba radyoyu açalım mı?"

"Açalım Sarı'm, açalım." dedi ve radyoyu açtı. Açar açmaz tanıdık bir ses yükseldi.

Sezen Aksu - Firuze

Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu

Babama çevirdim gözlerimi. Gökyüzüne bakıyordu.

Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze

Babam ağlamak isteyip ağlayamadığı zamanlar böyle yapardı.

Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze

Üzülüyordum. Ona o kadar üzülüyordum ki..

Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze

Aklına ne geldiğini biliyordum. Annem gelmişti. O belki de annemi hiç aklından çıkarmamıştı.

Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu

Annem bu şarkıyı çok severdi. İş yaparken mırıldanırdı sürekli. Babamda oturur dinlerdi.

Babam annemin gülüşüne olduğu gibi sesine de yanıktı...

Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze

Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze

Babama bakmaya devam ettim. Sonra bir şey fark ettim. Gözünden şakağına doğru inen bir damla,gözyaşı..

Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze

Bu sefer göğe bakmakta yaramamıştı babama. Ağlamıştı. Belkide en baştan hiç istememeliydim ya da o beni çağırmamalıydı bilmiyorum.

Elimizi nereye atsak o vardı. Annem vardı. Ve bu geride kalan babam ve bana büyük bir cehennemdi. Biz kalbi geniş insanlar için bu bir işgenceydi.

                         💧

Bilinmeyen Biri (Ara Verildi) Where stories live. Discover now