Gerçekler

43 5 21
                                    

Gerçekler ağır olur derler her zaman. Ben her geçen gün bu gerçeklerin altında kalmaktan yoruldum. Her seferinde başka bir yalanımın gerçeğiyle yüzleşiyordum. Şu an gibi mesela. İnsan değilmişim. Melezmişim. Dikkatim çok dağılmadan konuşmaya geri döndüm.

"Dediğim gibi. Elliot bir insan değil. Bir siren ve bir büyücü kanı taşıyor. Çoğunlukla siren kanı taşıdığını doğduğunda anladık. Elliot daha doğmadan önce bildiğiniz gibi hastanede çalışıyordum. Bazı tuhaf vakalarla ben ilgileniyordum. Herkesin bildiği bir kural vardır. İki ırkın çocuğu olamaz. Melez bir çocuk doğmaz diye bir kural. Ama Elliot'un ailesi biraz farklıydı. İkisini de yakından tanıyordum çünkü  annesi yani  Alice su altı krallığının son varis prensesiydi. Sirenleri bilirsiniz avlanmak için doğarlar ama Atlantis'deki sirenler tam tersiydi. Kurtarıcı gibi bir şeydi. Baban yani Alexander ise Wyres Krallığının hükümdarıydı. Wyreslar genelde büyü yaparak geçinirler cadılar gibi farklılıkları ise tek bir gücün tek bir kişide olmasıydı. Babanda ise tüm güçler neredeyse vardı. Kendini denemek için hep derin suların etraflarında çalışırdı. Annenle ilk orada tanışmışlar. Birbirlerinin uyumu normal bir çiftin uyumuyla aynıydı. Hiç bir güç onları ayıramazdı. Yani onlar öyle düşünüyordu. Su altı Kralı yani Alice'in babası bu ilişkiyi öğrendi ve bir daha yüzeye çıkmaması için kızını derinlere sakladı. Ama annen kararlı bir kadındı. Kaçtı ve yüzeye hatta karaya çıktı. Nefes çok alamadığından Alexander teknesine ufak bir havuz gibi yer yaptırdı. Beraber yolculuk ederlerken birlikte oldular.  Sonrasında annen hamile olduğunu fark etti. Birinci olarak kuralı çiğnemişlerdi. İkinci olarak Atlantis'in kralını sinirlendirmişlerdi. Umursamayarak denizlerde sefer yapmaya devam ettiler. Fırtınalı bir gecede başka bir gemi belirdi. Tam bilmiyorum ama kehanetten bahsetmiş. Sonrasında karaya geri döndüler ve benim çalıştığım hastaneye geldiler. Benden doğumu yapmamı istediler. Önce tehlikeli olduğunu söylesem de sonrasında doğumunu yaptım. Sen ilk doğduğunda mavimsi ışıklı bir kuyrukla doğdun. Siren kanlarının baskın olduğu belliydi. Ama baban kendi soyundan büyücü olmanı istiyordu. Baya bir kavga ediyorlardı. Kuyruğun normal bir çift ayağa dönene yani 3 yaşına girene kadar her gün her gün kavga ediyorlardı.  Sonrasında bazı bilgiler sızdırılmış ve ikisinin saklanması gerekmişti. Senide bize emanet etmişlerdi. Alice hala kayıp. Alexander ise krallığın tekrar başına geçmiş. Duyduğum bilgiler bu kadar. Detaylısını bilemiyorum. Ve özür dilerim Elliot. Seni o Mad cadısıyla bıraktığım için. Aileni bulmakla uğraşıyordum ve sürekli evden gitmeme sinirlenip sinirini senden çıkartıyordu. Benim yüzümden sürekli acı çektin. Şu an kendisinin tehlikede olduğunu biliyor. Çünkü su altı kraliçesi seni arıyor. Babanı bilemem ama annen çok iyi kalpli biriydi. Kimsenin üzülmesini istemezdi. Herkes eşit olsun diye hep kendini hırpalardı. Baban ise kibirli biriydi. Fazlasını bilemiyorum çünkü kimseyle konuşmazdı. Ve tekrardan özür dilerim Elliot." 

Cümlelerini bitirdikten sonra önüm dahada bulanıklaşmıştı. İstemeden bir hıçkırık boğazımdan firar etti. Ağlıyordum. Yaşayamadığım çocukluğuma, gençliğime, boşa yaşadığım hayatıma. Yaşayamadığım okul hayatıma. Hayatımdaki her şey için ağlıyordum. Tekrar bir hıçkırık kaçtığında elimi ağzıma götürüp kapattım. Kimse duysun istemiyordum. Tüm salonda bir sessizlik hakimdi. Sanki yas tutarmışcasına hepsinin başı eyikti. Kendimi çok kötü hissediyordum. Hayatımdaki her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu hiç tanımadığım bir adamdan dinlemiştim. Sadece kitap okumak için düzenli gittiğim ormanda hiç tanımadığım 4 insanla güçlü bir bağ kurmuş. Onlarında sahte olmasından korkuyordum. Zaten olan güven problemlerim gün geçtikçe artıyordu. Şu an buradaki herkesinde yalan olmasından korkuyorum. Güzel olan bir hayatım yok. Olmayacakta zaten ama Bayan Freya olsun Doktor Grifin olsun hatta James olsun onların gitmesini istemiyordum. Omzumda hissettiğim kolun sahibine baktım. Bayan Freya da ağlıyordu. Omzumdaki kolunu sıkılaştırıp kendine çekti. Sıkı sıkı sararken daha fazla ağlamaya başladım. Daha doğrusu başladık. Bayan Freya da hissettiğim tuhaf bir çekim vardı. Bir anne edasıyla yakınlık kuruyordu. Seviyordum kendisini. Hissedemediğim anne duygusunu hissettirmişti bir kaç haftada. Bu  bağında yalan olmasından korkuyordum. Daha fazla ağlamamak için yavaşça ayrıldım. Yanımda oturan James bir su ve peçete uzattı. Peçeteyi alarak göz yaşlarımı ve burnumu sildim. Derin derin nefes alarak ağlamamı sakinleştirdim. Susmamın en büyük etkisi de sırtımı okşayan Bay Matthew'ın eliydi. Birde elimin üstünde duran Doktor Grifin'in eli. İlk defa kendimi güvende hissetmiştim. Tanımadığım bir kaç insanın arasında kendimi daha rahat huzurlu ve güvende hissediyordum. Bir yudum su içerek boğazımı temizledim ve aklımı kurcalayan bir kaç soruyu sordum. 

ABDUCTEDWhere stories live. Discover now