Papatya

17 3 0
                                    

Durmadan derine iniyorduk. Sesler daha da artmaya başlamıştı. Sürekli farklı taraftan gelen sesler yönümü şaşırtıyordu sürekli. Geçtiğim yerlerden tekrar geçiyordum sanki. Gittiğim yolu bilmiyordum ama içimde bir ses bana seslenen şeyi takip etmemi söylüyor. Her geçtiğimiz yerden sonrası sanki daha da derine iniyorduk. Sürekli dar yerlender geçiyorduk ve tekrar aynı nokta da duruyordum. Sesler ardı arkadını kesmiyordu. Aksine daha da artık ne yönden geldiğini kestiremiyordum. Arkamı dönüp bizimkilere baktım. Youseff ve Andy yorulmuş ve etrafa bakınıyor James ise benden komut bekliyor gibi duruyordu. Youseff'in her hangi bir problemi olmadığından devam etmemizi söyleyecektim ama Andy benden önce davranıp dikkatleri üzerine çekerek konuşmaya başladı.

"Elliot. Sence de birazcık durup odaklanman gerekmez mi?" Dediklerini düşündüm. Haklıydı çünkü yolları artık bulamıyordum.

"Haklısın. Bir yerde sabit duralım." Bulunduğumuz yer eski bir kale gibiydi. Yıkılmış bir sürü duvar ve surlar belli oluyordu. Kütüphane olduğunu düşündüğüm kısıma doğry ilerleyip kendimi suya bıraktım. Sabit durup seslere odaklanmaya çalıştım.

"Biz bir duvar ötedeyiz. Bir şey bulduğunda bize söylersin." James'ın dediklerini ufak bir kafa hareketiyle onaylayıp tekrar odaklanmaya döndüm. Derin nefesler alarak sesleri ayrıştırmaya çalıştım. Ne kadar işe yarıyordu orası bilinmiyordu ama seslerin bazısı tek bir ses haline bürünmüştü. Tekrar derin nefes alarak gözlerimi sıkıca kapattım. Sesin bir yol olduğunu hayal ettim. Uzunca bir yol bekliyordum ama sadece bir kaç raf ötede bitiyordu. Gözlerimi açıp o tarafa baktığımda parlayan bir şey olduğunu fark ettim. Yanına ilerleyip rafta ki kitabı aldım. Elime alır almaz havalanıp okuyabileceğim bir yükseklikte durup sayfaları kendi kendine geçmeye başladı. En son bir sayfada durdu. Eğilip sayfaya baktığımda Symfonizeiter diye bir sözcüğün anlamı vardı. Sayfayı baştan sona okumaya başladım.

   Symfonizeiterler eski zamanlarda suda veya karada ses titreşimlerini izleyerek yol takibi yapabilen öğreticilerdir. Uzun zaman önce bu tür tekniği kullananları büyücüler ve cadılar birleşerek sonlarını getirdi.

   Yakın zamanlarda ise genç melezlerde bu özelliğin doğultan gelme olduğu ortaya konuldu. Tabi bu iddiayı da cadılar yalanlıyarak üstünü tozlu bir çarşaf ile örttüler.

Bir kaç haberden alıntılar vardı. Diğer sayfada ise nasıl kullanılacağı yazıyordu. Yazılanları bir bir uygulayarak gözlerinş yeniden kapattım. Kulaklarımı tek bir sese, annemin sesine odakladım. Karanlıkta uzun bir yol gibi gözüken mor ve mavi çizgileri takip edeceğimi anlayarak gözlerimi açtım. Hala odaklı olduğumdan gözlerim açıkken bile görebiliyordum ses titreşimlerini. Hızla kitabı yerine bırakıp James'ların yanına yüzdüm.

"Nereden gideceğimizi biliyorum. Bu sefer eminim." Dediklerimle hepsi yeniden arkama geçip beni izlemeye başladılar. Titreşimleri izleyerek yolları aştım. Aynı kalenin içinde ama farklı bir yerden gelen titreşime doğru yüzdük. Hızla yüzerken bir anda titreşimler hareket etmeyi kesti. Bende yavaşlayarak etrafa bakındım.

"Zindandayız sanırsam. Dağılalım yarım saat sonra bu çeşmenin etrafında toplanalım." Youseff'in dediği şeyi tam herkes onaklanmıştı ki arkamdaki zindandan bir ses geldi.

"Sanırım dağılmamıza gerek kalmayacak." Arkamı dönerek yavaşca zindana ilerledim. Diğer zindanlara da kısaca göz attığım için dikkat ettiğim ilk şey kapısının kapalı olmasıydı. Üçümüz dekapının önünde duruyordur. Ve ben göreceğim manzaraya hazır mıydım bilmiyorum.

Belime atılan kolla irkilip sağıma baktım. James destek verme amaçlaı belimi acıtmayacak şekilde sıktı. Sonrasında kolumı saran ellee baktım. Youseff de sol kolumu sıkıca tutuyordu. Arkmadan da Andy omuzlarımı tutarken konuştu.

ABDUCTEDOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz