1. KISIM - 14. BÖLÜM

Start from the beginning
                                    

At arabacısı arabayı sürmeye başladıktan sonra pazar yerinden uzaklaştık ve dışarıdan gelen bağırış sesleri de yol uzadıkça azaldı. Rehber karşımıza geçip oturdu ve siyah perdeyi çekip dışarıyı seyretmeye başladı.

Rehberin kırklı yaşlarında olduğunu düşünüyordum. Fazla kiloluydu. Bu yüzden de büyük bir göbeğe sahipti. Beyaz bir gömlek ve üzerine de siyah bir palto giyinmişti. Uzun, siyah bir şapkası vardı ki onun çıkardıktan sonra tamamen kel olduğunu görmüştüm. Tombul, beyaz yüzü güneş altında kalmaktan kızarmış ve şakaklarından da terler akmaya başlamıştı. İki siyah kaşının ortasında ince bir iz vardı. Koyu kahve gözleri hafiften kızarık, ince dudakları ise kupkuruydu.

Terini mendiliyle sildi ve şapkasını tekrardan taktı.
~

Yol boyunca hiç kimseden çıt çıkmadı. En azından dinlenmek için durana kadar kimse ağzını açmadı. Dinlenmek için at arabasını, engebeli yolun kenarına çekip biraz olsun temiz hava almak için arabadan indik. Daha sonra bu yabancı yerde güneşin tıpkı bizim orada da olduğu gibi kızıl rengini alıp yüksek tepelerin ardına yavaşça saklandığını, yerine hasret giderici geceye bıraktığını gördüm. Hava yine de Ahrin kadar sıcak değildi.

Yolculuğun tahminen dört gün süreceğini öğrendim. Tabii bu herhangi bir yaratık saldırısını araya katmadan varılacak süreydi. Öyle bir şeyi her ihtimale karşı bekliyordum. Belki de bambaşka yaratıklar da vardı. Tıpkı denizdeki yaratıkların olduğu gibi.

Ayrıca buraya gelerek artık o meşhur orbunları da kanlı canlı bir şekilde görebilecektim. Açıkçası hep merak ediyordum ve tasvir edilenler ile anlatılanlar arasında ne kadar doğruluk payının olduğunu da artık anlayacaktım. Belki de bazıları abartarak anlatıyordu.

Yine de her şeye rağmen erkeklerinin yakışıklı olmasını isterdim.
~

Dinlenme süresi bitince arabaya tekrardan bindik. Arabacı garipti. Yani neredeyse bizimle hiç konuşmak istemiyordu. Bize yansıttığı siması da değişikti. Soğuk ve katıydı. Ya da huyu böyleydi de sadece işini yapan kendi hâlinde birisiydi.

Rehber bu kez sol koluna çapraz olarak taktığı siyah büyük çantasından bir defter çıkardı ve kafasını hafifçe eğerek bir şeyler yazmaya başladı. Tamamen ne yazdığını göremedim. İçimden sorma isteği geçse de bunu yapmadım. Yine de dikkatimi bir süre deftere verdim.

Tıpkı Usta'nın el yazısı gibi kötü bir el yazısı vardı. Sanki harfler yazmak yerine bildiğin rastgele bir karalama yapıyordu. Rehber başını bir anda kaldırıp benimle göz göze geldi ve gülümsedi.

"Bu sadece yolculuğumuzu anlatan rapor niteliğinde bir defter," dedi. "Ve evet el yazım gerçekten de berbattır. Düzenlemesi için birini muhakkak ki görevlendireceğim."

Tebessüm ederek baktım. Rehberin bizim geliş sebebini bilip bilmediğini de merak ettim. Acaba kitap hakkındaki olayları biliyor muydu? Biliyor olsa bile ne değişirdi ki? Ama bilmiyordu bence.

Aradan çok da uzun zaman geçmemişti ki ikimiz hakkında sorular sormaya başladı.

"Siz ikiniz öğrencilik için geldiniz öyle değil mi? Küçük kıtadan. Peki ya üçüncü kişi nerede?"

"Maalesef gemideki tatsız olayda onu kaybettik," diye cevap verdi Hermes. Sonra da kısa bir an gözlerini bana çevirip baktı.

"Ah, tabii," dedi rehber. "Üzgünüm onun için. Galiba bu ilk gelişiniz olduğu için yaratıkların saldırısında da pek tecrübeli olamadınız."

Kaşlarımı hafifçe çatıp rehbere baktığımda bir şey bilmediğini anladım. Hermes de bozuntuya vermemek için "Evet, tabii," dedi sakince. "İlk gelişimizdi zaten."

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)On viuen les histories. Descobreix ara