2 - Alacagöz Destanı

288 108 480
                                    

  Bambaşka bir evrenin bambaşka bir dünyasında, büyülü bir bebek doğdu ve kimse daha sonradan olacakları tahmin edemedi.

  Bebek, gözlerini ilk açtığında annesine, kendisini uzun bir müddet boyunca güvenli bir ortamda saklayan annesine bakmış ve hayatında ilk defa güven duygusunu tatmıştı. İlk duygusuydu bu. Kısa sürecek olan hayatı boyunca hissedeceği en kuvvetli his, bu güven duygusu olacaktı. 

  ''Hiç kimse büyü kullanmadan, büyünün getirilerinden etkilenmez,'' derdi insanlar.

  Diğer herkes gibi, annesi de öyle sanıyordu. Bebek ilk ayında sıra dışı bir gelişim gösterdiğinde, annesi ne yapması gerektiğine çoktan karar vermişti bile. Büyülü bir bebek olduğunu bilmesi bir yana dursun, bebeğin vücudunun büyüye bu kadar hızlı reaksiyon verebileceğini hiç düşünememişti. Bu yüzden onu saklaması gerektiğini anladı ve ıssız bir dağın eteğinde daha önceden hazırlanmış olan eve doğru yola çıktı. Aslında bu ev, bebek iyice büyüdükten sonra gözlerden uzak kalabilmesi için, kadının babası tarafından yapılmıştı. 

  Apar topar yazdığı mektupta, yola çıktığını ifade eden şifreli bir yazı kullandı ve bunu saray postacısına teslim etti. Bu sayede ev için ihtiyaçları olan her şey, daha önceden anlaştıkları üzere bebeğin dedesi tarafından karşılanmış olacaktı. 

  Bebek, ikinci ayında da fiziksel olarak muazzam bir gelişim göstermesinin yanı sıra, düşünsel olarak da bir şeyleri kavramaya başlamıştı. 

  Bir gün, annesinin yanında olmadığını fark etti bebek. Belki de ilk defa bu denli yoğun bir duygu içine dolmuş ve kötülüğü hissetmişti. Kalbinde adeta bir şeyler fokurdadı ve annesine daha yakın olması gerektiğini düşündü. Ardından yattığı yerden doğruldu, emeklemeyi direkt olarak es geçti ve ayağa kalkarak yavaşça annesini aramaya başladı. Onu evin içerisinde bir yerde bulduğunda, annesinin yürüyen kendisini görmesi ile birlikte değişik şeyler hissettiğini fark etti.

  Annesi, bebeği için pek çok şeyi aynı anda hissediyordu. Biraz korku, biraz endişe ve en çok da ne yapacağını bilememezlik. 

  Üçüncü ayına girdiğinde, annesinin neden sürekli olarak kendisine 'Alaca' diye seslendiğini öğrendi. Ardından pek çok kelimenin karşılığını ve ne anlama geldiklerini öğrendi. Annesinin elindeki birkaç kağıt parçasında gördüğü garip şekillerin, yani alfabenin ne olduğunu öğrendi. Ardından da daha önceden hissettiği soyut kavramların hepsini istemeden de olsa tekrardan gözden geçirdi. Hepsinin önemini daha iyi anladı. Bunlara daha sıkı sarılması gerektiğini düşündü Alaca. 

  Her birkaç haftada bir gelen kapı tıklaması, bu sefer biraz daha erken yaşanmış gibiydi. Her seferinde olduğu gibi annesi ona gülümsedi, odadan ayrılmaması gerektiğini tembihledi ve kapıyı açmaya gitti. Annesi döndüğünde ise, Alaca onun değişik duygular içerisinde olduğunu hissetti. Büyülü bir bağ vardı çünkü aralarında. Başka hiçbir büyücünün sahip olmadığı ve asla olamayacağı, sadece Alaca ve annesine özgü bir bağ idi bu. 

  Annesi, bu görülmemiş duygularla birlikte oturmuş ve ev ihtiyaçları için getirilen torbayı yere bırakmıştı. Yorgun gibi gözüküyordu. Alaca, onun elindeki açılmış mektubu fark etti. Ne yazdığını bilmiyordu ancak bir şekilde o mektuba ulaşabilirse, okuyabileceğinden emindi. Annesini bu hale sokan şeyi öğrenmeliydi. Alaca'nın içinde bir koruma içgüdüsü doğdu. Fakat annesi mektubu okunmayacak hale gelene kadar yırtıp çöpe attığında, bir sonraki seferi beklemeye karar verdi. Eğer kapıyı tıklatan şey bir kez daha annesini üzerse, kesinlikle neler olduğunu öğrenmeliydi.

  Yarım yılını doldurmaya yüz tuttuğunda, fiziksel olarak gelişimi neredeyse tamamlanmış ve sanki üç yaşını doldurmuş gibi bir görünüme sahip olmuştu. Zihinsel gelişimi ise inanılmaz korkutucuydu. Her şeyin farkındaydı artık. Türlü çeşitlere sahip pek çok kitap bulmuş ve yaşadıkları dünyanın nasıl bir yer olduğunu öğrenmişti. Anne ve çocuk arasındaki bağı öğrenmişti. Temel sayılabilecek her şeyi kavramak bir yana, bunun ötesindeki çoğu şeyi öğrenmişti. Hatta annesini korkutmamak için, bütün bu korkutucu bilgi havuzunu annesinden gizlemesi gerektiğini bilecek kadar gelişmişti zihni. Kitaplar onu bir yere kadar getirmişti ve büyüyle yoğrulmuş olan beyni, bundan sonrasını kendi kendine halledebilecek kıvama gelmişti.

Kaos - BaşlangıçDove le storie prendono vita. Scoprilo ora