3. Kısım (29) - Ölümün Ötesi

34 5 1
                                    


  ''İnsanların yaşamak için sebebi nedir, biliyor musun? Ben sana söyleyeyim...''

  Sesin sahibi, Arya rüyasından uyanınca cümlesini yarıda kesmek durumunda kaldı. Son birkaç gündür gördüğü halüsinasyonlardan birisi de olabilirdi pek tabii. 

  Arya Heyamola, hastaydı. Atının üstünde durup da yolculuğa devam edemeyecek kadar hastaydı. Atilla Kazanova onu taşıma işini üstlenmiş ve kendi atına bindirmişti. Arya'nın atı ise diğer atlardan birisine bağlıydı. Arya hangisine bağlı olduğunu bilmiyordu. Kafasını bile çevirecek hali yoktu. 

  Birkaç gün önce bedeni hastalığının ilk belirtilerini gösterdiğinde, herkes bu ani durumu Arya'nın büyü kullanmaya başlamasına yormuştu. Vücudu buna alışkın ve hazırlıklı değildi. Arthur'a büyüsünü kullandırıp neler olduğunu sorgulatmak istemediler. Riske girip büyü algılayıcılarına yerlerini belli etmelerine gerek yoktu ve zaten Arya'nın hastalığının da ölümcül bir yanı yok gibiydi. Ateşi vardı ve inanılmaz halsizdi. 

  Arya bu durumdan nefret etmeye başlamıştı. Kendisini bir yük olarak görüyor ve içinden bu yolculuğa hiç çıkmamış olmayı diliyordu. Kazanova bunu bir önceki gece sezip onunla konuşmuştu. Arya'ya ona ihtiyaçları olduğunu ve bu yaşananların da kısa sürede geçeceğini inandığını söylemişti. 

  Arya'nın içi ferahlamamıştı tabii. Çünkü sonuç olarak hala bir yüktü. 

  Nerede olduklarını bilmiyordu. Havanın durumunu, konuşulanları ve yapılan planların hiçbirini takip edemiyordu. Sanki bedeni oradaydı ama zihni uçup gitmişti. Bir şeyler oldu ve durduklarını fark etti. Kendi başı, Kazanova'nın sırtına dayalıydı. Gözleri de kapalıydı. Ne kadar zamandır bu durumda olduğunu ilk başta bilmiyordu ama kafasını zorla kaldırıp karanlığın çöktüğünü gördüğünde, oldukça uzun bir süre zarfı boyunca uyuduğunu ya da halüsinasyon gördüğünü anlayabildi. İkisinden biriydi; ancak hangisi olduğu tam bir muammaydı. 

  Sesler kulağını doldurdu. Boğuk sesler. Ardından birisinin ona seslendiğini duydu. Atın üstünde arkasına dönüp kendisine doğru bakan Kazanova'ydı bu. 

  ''Hey. Arya? Duruyoruz. Beni duydun mu? Dinlenmelisin.''

  Arya belli belirsiz bir şekilde kafasını salladı. Kazanova onun attan inmesine yardım etmek istedi ama Arya harekete geçmişti bile. Sağ bacağını kaldırdı ve sol tarafa, diğerinin yanına getirdi. Ardından da yere atladı. Yumuşak bir iniş olmamıştı ama sonuçta kendi başına inmişti ve önemli olan da buydu. 

  Diğerleri ona endişe dolu gözlerle bakıyorlardı. Aslında bu, daha önceden onların da yaşadığı bir durumdu ama bu kadar ağırını ne duymuşlar ne de görmüşlerdi. Yaklaşık yetmiş yılı aşkın bir süre önce herkesin içindeki büyü gücü ortaya çıktığında, onlar da ani bir şekilde büyü yapmanın etkisiyle hastalanmışlardı. Çünkü onların da vücudu buna hazırlıklı ve alışkın değildi. 

  Çadırlar kurulurken ve kamp ateşi yakılırken, Arya bir ağacın dibine oturup yaslandı ve gözlerini kapatıp etrafını dinlemekle yetindi. Göz kapakları gitgide ağırlaştı. Ardından da vücudu uyku haline geçip onu bu gerçeklikten alıp götürdü. 

  Rüyasında annesini gördü. Saçlarını okşayan parmakların zarifliği tanıdıktı. Başını, onun bembeyaz elbisesinin kapattığı dizine koymuştu. Annesinin zümrüt yeşili gözleri kendi görüş açısına girince her zamanki gibi boğazı kurudu. Pişmanlık hissi, Arya'nın içini yakıp kavurmaya başladı. Ardından da vücudunda şimşekler çakar gibi oldu ve uyandı.

  Birisi, Arya'nın vücuduna dokundu ve Arya, ani bir hareketle bunu yapan kişinin elini kavradı. Ters çevirdi ve tuttuğu kolu kırmak için diğer dirseğini hazır hale getirmişti ki...

Kaos - BaşlangıçWhere stories live. Discover now