31 - Fare Kapanı

35 5 0
                                    

  Bir planı hiç de yok değildi aslında. Bütün yaşadıklarının üstüne iyice düşünmeden önce böyle bir planı yoktu gerçi. Ancak artık, ne yapması gerektiğini biliyordu. Tek yapması gereken emelleri için doğru kişi ve kişileri bulmaktı. Gerisini Kutsal Gözü halledecekti. 

  Kışın sonuna yaklaştıklarını hissedebiliyorlardı. Hava soğuktu soğuk olmasına ancak hiç değilse eskisi gibi etrafı buz kesmiyordu. Daha rahat bir şekilde yol alabiliyorlardı. Böylece uzun süren bir yolculuğun ardından, hedefledikleri kasabaya vardılar.

  Daha önceden de Arya, yolculuk esnasında diğerleriyle çok fazla sohbet etmemişti. Ancak son yaşanılan şeylerden sonra daha bir suskunluk hakimdi sanki etrafa. Diğerleri Arya'nın üstüne gitmemeye çalışıyor, onun ne yaşadığını sormuyor ve bu konuda hassas davranıyorlardı. Arya onlara minnettardı. Bu insanların bu tarz bir karaktere sahip olmaları onun da işine geliyordu. Çünkü eğer neler olduğunu sorsalardı, nasıl bir açıklama yapacağı konusunda hiçbir fikri yoktu. 

  Kasaba görüş alanlarına ilk girdiğinde, nasıl bir yer olduğu pek fark edilmiyordu ancak biraz daha yaklaştıklarında her şey daha net görülmüş oldu. Kasaba tamamen harabeye dönmüştü. Evler yıkılmış, çiftlikler yanmıştı. 

  Arthur dişlerini sıktı. ''Büyü aktivasyonu cihazları sayesinde bizi fark etmiş olmalılar. Yerimizi tespit edip konaklayabileceğimiz ve kendimizi savaşa hazırlayabileceğimiz tek yeri de yakıp yıkmışlar.''

  Kazanova, ''Yine de bir bakalım.'' dedi ve atını en önden sürmeye devam etti. 

  Kasabaya girdiklerinde, etrafa yoğun bir kül kokusu hakimdi. İnsan ya da hayvanlara ait herhangi bir iz bulamadılar. Muhtemelen planlı bir imha söz konusuydu. İnsanlar önceden tahliye edilmiş gibiydi. 

  Kazanova bazı evleri inceledi. ''İzler birkaç gün öncesine ait. Arthur'un büyüsünü kullanmak zorunda kaldığımız zaman dilimi ile uyuşuyor.''

  Howl başını iki yana salladı. ''Öyleyse neden bizi tuzağa çekmediler? Madem buraya geleceğimizi biliyorlardı, kasabanın içerisine gizlenip bizi avlayabilirlerdi.''

  Kimse bir şey söylemedi. Hak verilesi bir düşünce olduğunu herkes gibi Arya da biliyordu. Ancak buna herhangi bir cevapları yoktu. 

  Howl söylediği sözün üstüne biraz daha düşünüp kollarını kavuşturdu. ''Belki de o kadar zeki değillerdir.''

  Birden mor ışıklar, kasabanın dört bir yanından şerit halinde fırladı ve bir kubbe oluşturarak birleşti. Ardından da mor şeritlerin her biri, yanlamasına bir şekilde genişledi. Kısa bir süre sonra da kasabanın tamamı mor bir kafesin içerisinde kalmıştı. Hem kasabanın hem de bütün ekibin artık dışarısıyla hiçbir bağlantısı kalmamıştı. 

  Arthur mırıldandı. ''Bir kere de ağzını açmasan ne olurdu?''

  Kazanova, bulundukları yerin en yakınındaki mor ışığa doğru atını sürdü ve dokundu. Sanki bir duvara deymiş gibiydi. 

  ''Kasabanın ortasına ilerleyelim.'' dedi Kazanova. ''Eğer bir düşmanla karşılaşacaksak, onları en iyi şekilde orada karşılayabiliriz.''

  Yıkık kasabanın içerisinde atlarla beraber ilerlemeye başladılar ve en sonunda kasaba meydanına benzer bir yere geldiler. En azından bir zamanlar kasabanın meydanı burası olmalıydı. 

  ''Bu nası bir şey böyle?'' diye sordu Tina. ''Hala daha güneş ışığı kasabanın içerisini aydınlatıyor.''

  Kazanova başıyla onayladı. ''Daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Benim tahminim, sadece tuzağın bu tarafındakilerin dışarıyı göremediği yönünde. Yani kasabanın önüne biri gelecek olursa içerisini görebilir. Yoksa güneş ışıkları da içeriye giremezdi.''

Kaos - BaşlangıçWhere stories live. Discover now