35

816 47 1
                                    

Cenk üzgün bir şekilde karşıma oturdu ve konuşmaya başladı. " Babamdan kalan bir aile şirketimiz vardı. Çok uğraştım ama iflasın eşiğine geldi. Bende onu kaybetmemek için yasa dışı işlere bulaştım. Bir süre böyle gitti. Sonra Merve bunu bir şekilde öğrenmiş , beni tehdit etti. " Benimle ol" dedi. Yanlış anlama onunla asla yatmadım. En fazla yakınlaşmamız öpüşmek olmuştur ve ben her an tiksinerek yaptım bunu. Daha bir ay oldu. Şirket toparlanınca yasa dışı işleri bıraktım. Açıklar kapatılıp kanıtlar saklanana kadar yanımda tuttum. Biliyorum bunların hiç biri beni haklı çıkarmaz. Ben şerefsiz herifin tekiyim. Dediğin gibi harika bir eşi varken onu üzecek kadar iğrenç. Artık ne yapacağımı bilmiyorum." Mimiklerine baktım. Doğru söylüyordu. Cenk'e hak vermiyorum asla ama bazı şeyleri düzeltmeye çalışıyorum. Hızla ayağa kalktım. " Kalk gidiyoruz." Kafasını kaldırıp bana baktı. Üzgündü, korkuyordu. Manolya ablaya gerçekleri anlatmam dan korkuyordu. Yinede sesini çıkarmadı. Ayağa kalkıp peşimden geldi. Birlikte evden çıktık. Araştırdığıma göre iki gün sonra evlilik yıldönümleri vardı. Caddeye doğru giderken yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindik. Bahçelievler tarafında bildiğim güzel bir kafe vardı. Oraya gidip iki gün için kapatmayı düşünüyorum. Taksici aldığı adres ile gaza bastı. Trafik yüzünden kırk dakikada vardık. Parayı ödeyip indik. Kafeden içeri girerken Cenk kolumu tutup durdurdu. " Ne yapıcaz burda ?" Kolumu elinden kurtarıp kapının önünden kenara çekildim. " Evlilik yıldönümü için mekan ile konuşucaz." Kısa bir şaşırmanın ardından üzgün bir şekilde kendine kızmaya başladı. " Nasıl unuturum ben bunu. Ah salak kafam ah, sen adam olmazsın oğlum." Ne kadar ona yardım etsemde hala kızgındım ona. Kolundan tutup çekiştirerek garsonun yanına geldik. " Müdür ile görüşmek istiyorum?" yirmilerinde olan oğlan panikledi. " Bir sorunmu var hanımefendi? "
" Bir sorun yok, sadece müdürü çağırırmısın?" Onaylayıp gitti. İki dakika sonra gergin bir şekilde koşar gibi geldi müdür. " Buyrun, sorun nedir?" Yanımdaki Cenk'e bakıp konuşması için işaret ettim. Cenk anlayıp lafa girdi. " Biz iki gün sonra evlilik yıldönümü kutlaması için mekanı kapatmak istiyoruz. " Adam sakinleyip konuşmaya başladı. " Tabi, buyrun odama geçelim fiyattan konuşalım."

⏳⏳

Kafeden çıkıp kapının önünde durduk. Fiyatta anlaşıp iki gün sonraya anlaştık. Cenk'e baktım.
" Gerisini sen hallet, güzel bir hediye al ne biliyim , güzel şeyler söyle ama o kadını mutlu et. Bundan sonra ensende olucam, eğer bir yanlış yaparsan ben, ben olmasam bile başka biri bulur ve senin hayatını karartırım. Anlaşıldı mı?" Kafasını salaldı. " Anlaşıldı "
" Güzel, e o zaman sana kolay gelsin. Ha bir daha o Merve ile yan yana görürsem ikinizide yakarım. Gerçek anlamda." Korkuyla bana bakıp onayladı. Yanında ayrılıp yürüyerek metro altına indim. Metroya binip eve yakın olan durağa kadar gittim. Metrodan çıkıncada yürüyerek eve gittim. Hangi ev diye soranlara, beni büyüten ailenin evine. Binanın önüne gelince kafama aniden gelen darbe ile elimi belime attım. Yukardan duyulan bağırma sesine döndüm. " Kız, eşşek sıpası geldin demek, sen niye anneye haber vermiyorsun. Kaç kere aradım, niye açılmıyor o telefon. " Elimi silahtan çekip kafamı ovaladım. Yerde duran terlik ile baygınlık geçirecektim. Bu kadın ordan bu terlik ile nasıl kafama vurdu benim ya. " Al o terliği gel yukarıya, hemen." Evet, sultanı sinirlendirdiğimize göre benim kelle tehlikede. Yerdeki terliği alıp yukarı çıktım. Zile giden parmağım kapının aniden açılması ile havada kaldı. Annem gözlerinden ateş saçar bir şekilde içeri geçmemi söyledi. Hızlıca ayakkabımı çıkarıp içeri girdim. Koşarak salona gittim. Kafamın yanında geçen terlik ile daha da hızlanıp koltuğun üzerindeki yastığı elime aldım. Yastığı kendime siper olarak tutarken annem kapıda gözüktü. Yaş kaç olursa olsun, anne terliği işler gençler. Elinde duran, daha demin diğer eşi uçmuş olan terliği bana doğru sallayarak konuştu. " Kız sen beni öldürmek mi istiyorsun. Niye açılmıyor o telefon?" Yastığı burun hizzamda tutarak açıklama yapmaya başladım.
" Anne şimdi şöyel oldu...bizim bir arkadaş eşine evlilik yıldönümü için mekan arıyordu onuna gittim bende, o arada duymamışım." Gözlerini kısıp " doğru mu?" diye baktı. Yavaşca kafa sallayıp sevimli bir gülüş gönderdim. Terlik yavaşca indi ve yere düştü. " İyi bakalım bu seferlik yırttın, bir daha olursa yakarım çıranı Yasemin."
" Tamam anne."
" Güzel, hazırlan akşama Melek hanımlara yemeğe gidicez. "
" Peki anne."
" Babanıda ara haber ver."
" Olur anne." Annem salonda çıkınca derin bir nefes verip kendimi koltuğa attım. Cebimden tekefonumu çıkarıp 36 kere arayan annemin, 4 kere arayan Erdem'in ve bir kere arayan Mehmet'in aramalarını es geçip babamı aradım. Telefonun başında bekler gibi hemen açıldı.
" Alo, kızım."
" Baba, nasılsın? Ne yapıyorsun?"
" Bildiğin gibi canım , iş güç sen napıyorsun?"
" Bende annemin gazabından şimdi kurtuldum, şey akşam Melek annegil yemeğe çağırmış, annem haber vermemi istedi."
" Tamamdır, yetişirsem birlikte gideriz, olmadı orda buluşuruz. "
" Tamam babacım, hadi sana kolay gelsin."
" Saol kızım." Telefonu kapatıp mutfağın kapısına geldim.
" Anne babama haber verdim."
" Ne diyor?"
" Yetişirsem birlikte gideriz, yetişmezse orda buluşuruz diyo."
" İyi madem, gel sende kek yap. Elimiz boş gitmeyelim."
" Tamam anne." Mutfağa girip kek için malzeme çıkardım. Bir kaba şeker ve yumurtayı alıp iyice çırptım. Geri kalan malzemeleri de ekledim. En son unu koyup karışımı kek kalıbına koydum. 180° dereceli fırına attım. Yarın abimin yanına Şırnak'a gitmeyi düşünüyorum. İçimden bir ses herşey yanlış diyor ve mantığım bazı şeyleri onaylamıyor.
" Yasemin , gel bir çay suyu koy, benim elim hep un."
" Geldim anne." Okadar şey yaşamış olmamıza ramen hala bu normal anları yaşamaya devam etmek, en güzel yanı. Mutfağa gidip çay suyu koydum. Kek olana kadar babamın kitaplığından ince bir kitap alıp okumaya başladım. Stefan Zweig den Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu geldi elime. Arada keke bakıyor, sonra geri kitaba dönüyorum. Kek olana kadar bu böyle devam etti. Kek olunca keki frından çıkarttım. Soğumaya bırakıp kitaba geri döndüm. İnce bir kitap olsa bile güzel gidiyor.

Kitap bittiğinde yüzümde buruk bir gülüş ile kapağı kapadım. Geri yerine koyup soğuyan keki kalıptan çıkardım. Düzgünce dilimleyip ağazı kapalı bir kaba koydum. Annemde yaptığı patetesli böreğini çoktan fırına koymuştu. Kapının açılma sesi ile babamın geldiğini anladım.
" Hoşgeldin baba." diyerek içiri bağırdım. Babanda benşm gibi bağırarak " Hoşbulduk kızım." dedi. Daha gitmemize iki saat vardı. Üzerime eşortman giyip kapıya çıktım. " Anne ben bir dışarı çıkıp geliyorum."
" Tamam, geç kalma."
" Tamam." Kapıyı örtüp aşağı indim. Binadan çıkınca yavaş tempoda koşmaya başladım. İsininca ise hızımmı arttırdım. Yarım saat gittikten sonra aynı yolu yirmi dakikada geri döndüm. Hızımı kaybetmeden binanın merdivenlerinden çıkıp kapıda durdum. Çile bastım. Açan olmayınca tekrar bastım. İçerden annemin " geldim, geldim" dediğini duydum. Annem kapıyı açınca geri içeri dönüp babama kızmaya başladı.
" Hayır yani neden balkona çıkıyorsun, yaşlandın iyice Ahmet kulaklar da duymuyor."
" Ya hayatım kamyon geçiyordu o arada, duymadım ."
" Tamam Ahmet öyle olsun zate..." Bir kaç temiz kıyafet ve iç çamaşırı alıp banyoya girdim. Her zaman olduğu gibi annem kızıyor babam alttan alıyordu. Ama günün sonunda annem babam çay götürüyor, kusura bakma diyor ve babamın göğsüne kafasını koyup onunla film izliyor. Suyu ayarlayıp hızlıca banyomu yaptım. Üzüremi giyinip banyodan çıktım. Eşyalarımı odama atıp abimin odasına gittim. Annem ikimizin de odasına dokunmamıştı. İstediğimizde gelip yine yatağımıza yatmamız için. Oysaki en son bu yatağa arka arkaya 4 gün boyunca yattığım son gün, askeri okulu bitirip tayinim çıkmadan önceki gündü. Ondan sonra hep ya orda ya burda kaldım. Buraya geldiğim zaman ise bir gün yatağımda yatıyorsam diğer gün abimin yatağına gidiyordum. Telefonumu çıkarıp yatak ile fotoraf çekindim. Fotoğrafı abime attım. Altına da " seninkini kaptım yine " yazıp gönderdim. Küçükken abim ile yatmak için ondan önce odasına gelip uyuyor numarası yapardım. Oda bu duruma sevinir hiç bir şey söylemeden yanıma yatardı. Aslında şöyle düşününce bunlara hiç gerek yokmuş. Yanında yatmak isteğimi söylesem kabul ederdi herhalde.
" Yasemin hadi, çıkıyoruz kızım." Babamın sesi ile yataktan kalkıp odadan çıktım. Sırt çantasına eşyalarımı koydum. Silahımı, kimliği falan aldıktan sonra evden çıktım. Annem arkadan kapıyı kitleyip geldi. Binanın önünde, babamın çağırdığı taksiye binip yola koyulduk.

Etraf sessizdi. Çok sessi. Kıyamet kopmadan önceki sessizlik gibi.

: )

Ne Oluyor ?Where stories live. Discover now