XXIV- PORSELEN KALBİM

2.1K 296 186
                                    






Merhaba hoşgeldiniz

Lütfen yıldıza dokunmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın olur mu?? Sınır koymuyorum ama bol okunma alan bir bölümün azıcık oy ve yorum almasına üzülüyorum haberiniz olsun🥹🥹

Şarkılar
Sena Şener- Porselen kalbim
Ahmet Hatipoğlu,Mavi Gri- Sensiz Hayatımın En Kötü Günü Bugün
Nilüfer, Emre Aydın- Son Perde
Nilüfer- Böyle Ayrılık Olmaz

ŞarkılarSena Şener- Porselen kalbimAhmet Hatipoğlu,Mavi Gri- Sensiz Hayatımın En Kötü Günü BugünNilüfer, Emre Aydın- Son PerdeNilüfer- Böyle Ayrılık Olmaz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


(Ben bu bölümü yazmadan defalarca 'Son Perde' dinledim. Zühre'nin kırılmışlıklarını en iyi o hissettirdi bana)

☁️

Ömrüm boyunca bulunduğum ülke sınırları içinde gezdiğim şehirler bir elin parmağını geçmezdi. Ömrü hayatını bize harcamış anne yarımdan zaten ülke turu için fazladan bir maddiyat da bekleyemezdim öyle değil mi? Zaten yolculuklar asla bana göre değildi. Uzun yolculuklar beni huzura kavuşturmaktan çok strese sokuyordu. Midem bulanır, başım döner, moladan hemen sonra tuvaletim gelir ve ben mutlaka bir yerlerde unutulabilirdim.

Bir de valiz taşımaktan Selena'nın Hades'ten nefret ettiği kadar nefret ederdim. Üniversite yıllarımda valizimi hazırlama işini Günce'ye kitlerdim hep bu yüzden.

Kah soğuk günlerde kah götümden ter akan günlerde kaplumbağa misali valizlerle gezmek hayatımın işkencesi olurdu. Bir de yaşadığımız yer şehir merkezine epey uzak bir kasaba olduğundan hayatımızın çoğu da ellerimizdeki valizlerimizle dolmuş köşelerinde, duraklarda beklemeyle geçerdi.

Hayatımda hep valizlerimin ağırlığından şikayet etmiştim. Ama şu an elimde tuttuğum valiz hayatımda taşıdığım en ama en ağır valizdi. Oysa içinde sadece bir tişört, bir pantolon ve bir de hırka vardı. Peki nasıl oluyordu da ben hayatımın en ağır valizini taşıyor gibi hissediyordum?

Gecenin serin havası açık kalan kollarımı üşütürken ben ilçeden kasabaya giden son dolmuşu bir dakikalık farkla kaçırmış, ellerimden kayıp giden hayatım gibi yolda akıp giden dolmuşun arkasından da öylece bakakalmıştım. Bundan sonrası tabanvayla geçecekti.

Beynim patates püresinden halice, midemde onca saat çektiğim otobüsün o karışık kokusundan dolayı oluşan bir bulantı vardı. Kafamın içindeki filler bile bu kargaşa yüzünden pestili çıkmış gibi yatıyorlardı.

Elimde dünyanın en ağır valizi, omuzlarımda dünyanın en ağır yükü, göğüs kafesimin içinde milyonlarca kırık ve kafamın içindeki patates püresiyle kasabaya inen tenha yolu yürüyordum gecenin on birinde.

Hiç yorgun olmadığım kadar yorgun hissederken ne çevrede bana havlayan köpeklere, ne tenimi üşüten rüzgara aldırıyordum.

Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm.

SERÇE KUŞU (DEVAM EDİYOR)Where stories live. Discover now