IV | KIRIK KANAT

7.7K 521 436
                                    

Yeni bölümden merhaaba💓

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Yeni bölümden merhaaba💓

Nasılsınız💓

Bakalım Zühre neler yaşayacak🙈

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın canlarım 💕

ELİF'İ de okuyorsunuz değil mi😘

🌙

"Hele şunların ettiklerine. Şu tüfeğimi alıp da ineyim aşağı. Vurdurtacaklar illa kendilerini." Önümdeki bastonun kapıya doğru ilerleyip çıktığını görmüştüm eğildiğim yerde. Sonra da yanımda beliren bir çift ayakkabı.

"Sen kal burada kızım. Ben nenene bir bakayım. Bir delilik falan yapacak." Kafamı aşağı yukarı sallarken hızla yanımdan çıkan babamı da görmüştüm. Bu kadar çabuk mu almaya geleceklerdi ki abimin canını? Hani akşam demişti abim. Peki ben niye düşünüyordum bunu? Zamanın bir önemi mi vardı? Yerimden doğrulup pencereye kaldırmıştım korkuyla başımı. Gördüğüm manzarayla ağzım açılırken ben nereye düştüm böyle diyordum kendime. Çünkü az önce nenem olduğunu öğrendiğim yetmişlik kadın elindeki tüfeğini karşısındaki insanlara doğrultmuş yanındakiler de onu tutmaya çalışıyordu.

Allah'ım nereye düştüm böyle?

Kafam ellerimin arasında, gözlerimi de sanırım olabildiği kadar çok açarak bakıyordum karşımdaki ekstra tuhaf manzaraya. Daha iki dakika öncesine kadar önümde bastona dayanmış yetmişlik kadın şimdi aşağıda, karşısında torunu yaştaki gençlere tüfek doğrultuyordu. Sanırım hayatımda görüp görebileceğim en tuhaf manzara buydu. Eğer biri bana 'Filler uçuyor' deseydi ona daha çok inanırdım. Çünkü benim şu an gördüklerim inanılacak şeyler değillerdi. Fillerin uçmasını bile mantıklı bulabilecek kıvamdaydı beynim. Koyu çorbadan halliceydim anlayacağınız.

Aşağıda ortalık bir anda ana baba gününe dönmüştü. Az önce bu odadaki tribün kalabalığı şimdi aşağıda daha da büyümüş bir vaziyetteydi. Birbirine doğrulan silahlar, boğazlara yapışmış eller, çığıran insanlar görüyordu bu mavi gözlerim. Cennet Mahallesi'ndeki kavgadan halliceydi aşağıdaki manzara. Bir ara havada uçuşan mor renkli bir şal görmüştüm de 'eyvah' demiştim ama şaşkınlığım havada uçan sandalyeyi görünce deminkine 'Sen daha neler göreceksin' diye el sallamıştı. Eğer birazdan bir yerlerden Pembe çıkıp da Yunus'un kafasını ısırsa belki bundan daha az şaşıracaktım. Buraya geldiğim şu yarım saatlik zaman diliminde ne kadar da çok şaşırmıştım böyle. Sanırım ömrümün tüm şaşırma haklarını kullanmıştım ama hayat yine bir yerlerde bana 'Nah' çekmek için bekliyor olabilirdi.

Ne yani bu kadar kolay mıydı birbirinin boğazına sarılmak? Birbirine silah doğrultmak da neyin nesiydi? Bu hengamenin tüm sebebi abim ve Gülnare'nin evlenmek istemesi miydi yani? Olamaz mıydı bu? Sevemez miydi insanlar birbirini? Bence iki insanın evlenmek istemesi dünyanın en normal şeyiydi. Nasıl yemek yiyorsak, su içiyorsak, nefes alıyorsak bunları bir başkasıyla paylaşarak da yapmak isteyebilirdik. Bu insanların hür iradesiyle yaptıkları bir seçim değil miydi sonuçta? Bu kadar abartmaya ne gerek vardı? Sırf iki yetişkin insan evlenmek istedi diye bunca patırtı gürültüye gerek var mıydı? Beynim yine doluşmuştu cevabını bildiğim ama burada bu cevapların geçerli olmadığı sorularla...

SERÇE KUŞU (DEVAM EDİYOR)Where stories live. Discover now