İHANET?

215 11 11
                                    

Sabah güneşin ışıkları işkence ederken gözlerime üzerimdeki örtüyü başıma kadar çektim.

Oysa ilk güneşle uyandığım sabah onun o sıcaklığı, o parıltısı karanlık dünyama peri masalı gibi beni etkileyip huzur doldurmuştu içime.

Şimdi ise yorganın altına saklanıyordum.

Yatağın üzerine ağırlık binmesiyle yorganı kaldırıp karşımda güneşten de parlak gülümsemesiyle bana bakan Marcoya baktım.

Yarı uyanık yarı uyur halde karşımda essiz güzelliğiyle oturan Marco birkez daha beni büyülemişti.

Yüz hatları, uzamış saçları, huzuru hissettiğim gözleri...

Bakışlarımı yüzünden çekip yatağa koyduğu tepsiye çevirdim.

"Bu da ne?"

"Günaydın birtanem"

Tepsiyi kucağıma koymuş alnıma öpücük kondurmuştu.

"Sen uyanmadan sana kahvaltı hazırlamak istedim"

"Ne gerek vardı?"

Sevinçten dört köşe olurken mutlulukla ellerimi çırptım.

Uyanır uyanmaz bir insan nasıl kurt kadar aç olabilirdi.

"Bir şey diyim mi efsane gözüküyorlar"

Mis gibi kokular odanın içine yayılmıştı bile.

Harika gözüken bir omlet. Omletin üzerinde 4 5 tane kesilmiş çeri domatesi ve nane yaprağı.

Tam bir ispanyol omleti diye geçirdim içimden.

Kızarmış ekmeğe vişne reçeli sürmüş üzerine de biraz peynir serpiştirmişti.

Tepsiye bir de küçük bir sarı gül koymuştu.

Sarı gül ayrılık demekti...

Hüzünle Marconun gözlerinin içine baktım. Eminim bu o anlama geldiğini bilmiyordu.

"Vişne reçelinin üzerine peynir koymayı nerden öğrendin?"

Önüme 10 20 tane böyle ekmek dilimi koysalar hepsini yerdim. Gerçekten bayılıyordum buna.

"Sevdiğin her şey ezberimde Perla."

Yutkunup biraz daha yaklaştı,

"Teninin kokusu, gözlerin, dudaklarının her bir zerresi, kirpiklerinin yanaklarına bıraktığı o gölge..."

Dudaklarıma minik bir buse bırakıp yataktan kalktı.

Gülümsedim.

"Hadi soğutmadan ye. Bugün ofise gideceğim. Işlerim var. Sabah carmen aradı. Aslında söylemeyecektim ama huzurumu kaçırsın istemiyorum. Bugün birlikte kuaföre ve alışverişe çıkmak istiyormus seninle. Iletmemi istedi. Kafasını ezmek istiyorum onun"

Hayrete kapılmış bir şekilde Marcoya bakarken öksürükler içinde boğulmuştum.

"Ne kadar kötüsün Marco. Kıza nasıl öyle şeyler diyebilirsin?"

"Kime?"

"Carmene tabiki?"

"Hak ediyor"

"Ayıp senin yaptığın. Hem de çok ayıp"

Beni aldırmayıp dolaptan birkaç kıyafet çıkartıp yatağın üzerine attığında özenle kestiğim ama yine de bir şeye benzemeyen omleti ağzıma attım.

"Alışverişten sonra şirkete yanına uğrayabilir miyim? Belki yemeğe çıkarız, bir şeyler içeriz ne dersin?"

"Çok yoğunum perla. Bu yoğunluğa seni sokmak istemiyorum. Güzelce alışverişini yap ne istiyorsan al eve dön. Belki gece geç gelebilirim."

Ispanya Where stories live. Discover now