NERDESİN

427 25 10
                                    

Keyifli okumalar❤️

Hikayeye başlamadan bu bölüme bir şarkı bırakın. 🎼

Oyun gecesinin üzerinden iki hafta geçmişti. Koca iki hafta.

Hamileliğimin 3. Haftasına girerken mide bulantılarım günden güne artıyordu.

Ve ben iki haftadır kimseyle konuşmuyordum.

Derslerime odaklanmış bütün videoları tamamlamıştım. Bugün online sınava girip seviyemi ölçecektim.

Marco ise bu bir hafta eve fazla gelip gitmemiş sadece o çok önemli işleriyle meşgul olmuştu. Geçen haftadan beri de onu hiç görmemiştim. Nerde olduğunu, kiminle oldugunu, ne zaman geleceğini.

Hiçbir şey bilmiyordum.

İçimdeki boşlukla yapayalnız bırakmıştı beni. Onu deli gibi özlüyordum. Ona ihtiyacım vardı.

Böyle olmamız gerçekten benim mi suçumdu?

Ben böyle olmasını istememiştim ki.

Polo ise 7/24 Carmen ile birlikteydi. Bu iki haftada oldukça yakınlaşmışlardı. Haberleri Carmenden alıyordum. Polo benimle konuşmamayı tercih ediyordu.

Maxde o geceden sonra benimle konuşmuyordu. Diğerleri ise sadece gördüklerinde selam veriyorlardı.

Ben iki hafta içinde yalnızlığımda boğulmuştum.

Beni yalnız bırakmayan tek şey ise bilinmeyen numaralardan gelen aramalardı. Alex sağolsun hiç yalnız bırakmamış sürekli rahatsız ediyordu. Korkuyordum. Bana ve bebeğime zarar vermesinden korkuyordum. Kapıları sürekli kilitli tutup perdeleri dahi açmıyordum.

Ama son bir haftada arayanın alex olmadığına adım kadar emindim. Numara değişmiş ve bir adam sesi geliyordu sürekli arkadan.

Alex aradığında konuşmak yerine sadece bekliyordu oysa.

Yattığım koltuktan kalkıp mutfağa ilerlerim.

Üç haftalık olmasına rağmen içimde büyüyen bu küçük şeyi hissediyordum. Ufacıktı. Daha belli bile olmuyordu ama ordaydı.

Doktorun verdiği ilaçları içip dün akşamdan kalan yemeği ısıttım.

O olmasa tek lokma dahi yemek yiyesim gelmiyordu içimden.

Her şey birden böyle olmuştu. Birden bozulmuştu. Ben birden yalnız kalmıştım.

Yemeği tabağıma döküp çatalla oynamaya başladım.

Bugün içimde ayrı bir huzursuzluk vardı.

Kapının deli gibi çalmasıyla oturduğum yerde irkildim.

Kapı kırılacakmış gibi çalıyor evin içini kocaman bir gürültü kaplıyordu.

"Perla aç şu kapıyı çabuk!"

Bu poloydu. Sabahın köründe ne işi vardı.

Yerimden kalkıp kapıyı açtığımda sinirden alev saçıyordu resmen. Gözleri kıpkırmızı olmuş kolumu sertçe kavramıştı.

"Noluyor ne bu halin"

Kolumu ondan kurtarmaya çalışsam da izin vermiyordu.

"Polo canımı acıtıyorsun bırakır mısın?"

"Perla acele et! Gidiyoruz burdan!"

Ayakkabılarımı hızla giyip arabaya doğru yürüdük.

"Polo neler olduğunu bana anlatacak mısın? Nereye götürüyorsun beni!"

Ispanya Where stories live. Discover now