Liam'ın arkasından Niall'ın koluna değdiğimde hızla kendini geri çekti. Liam elini omzuma koyup sıktığında ayağa kalktım içeri girmek için.

"Ben, yorgunum." diyebildim zorlukla.

Sandalyeyi ittirip üç basamaktan oluşan merdivene doğru ilerledikten sonra verandayı geçip içeriye girdim. En son geldiğimizde kaldığım odaya girip camın önüne geçtiğimde Niall içeriye giriyor, Louis karşısında oturan Liam ve Zayn ile konuşuyordu.

Niall'a en çok geçen dört ayı anlatmak istedim yatağa girerken. Arkamı dönüp ay ışığının dolduğu odada gözlerimi kapatıp mektubu düşünmeye başladım sanki bir an aklımdan çıkıyormuş gibi. Hepsini bana yazmış, benim yapamadığımı yapmıştı.
Satırları, bir vedaya sığabilecek tüm aşkı sığdırmış gibiydi.

Sadece birkaç saat uyuduğum gecenin sabahında ilk uyanan Liam olmuş, kahvaltıyı hazırlamıştı. Tuvalete gitmek için odada çıktığımda hemen yanımda kalan merdivenleri geçip içeriye girdim. Orada da işlerimi hallettikten sonra aşağı inip mutfaktaki Liam'ın yanına ilerleyip arkasında kalan ortadaki tezgah-masaya ait sandalyelere oturdum.

"Verandadaki masada mı, bahçedeki mi?"

"Bahçe."

O sırada aşağıya inen Zayn de bize yardım etmiş, kahvaltıyı hazırlamıştık.

Herkes masadaki yerini aldığında Niall'a bakmamaya çalışıyordum. Ki zaten Louis'yi ona belli etmeden izlemeye çalışmakla geçiyordu kahvaltı.

"Josh niye gelmedi?" diye sordum nedenini biliyor olsam da. Hatta masadaki herkesten çok daha iyi biliyor olsam da sormak zorundaydım.

"Kafeyi bırakmayacağını söyledi." dedi, Liam. Kafamı sallayıp önüme döndüğümde Louis ile gözlerimiz birkaç saniyeliğine buluşmuştu.

"En sevdiğimiz manzaranın önünde vedalaşmışız gibi hatırla. Ben gözlerinde kaybolurken son kez sıkıca sarılmışız gibi."

Sanki bunu dışımdan söylemişim gibi herkes bana döndüğünde, ben de kendimden şüphe etmiştim ama hayır. Sadece Zayn, Josh'un benim için gönderdiği çöreklerin ne kadar güzel olduğunu, o gece beraber yediğimizi söylemişti.

Niall'ın konuşmaması kendini fazlasıyla hissettirirken doyduğunu söyleyip kalktı masadan. Ve tanrı aşkına, bu İrlanda'ydı!

Liam ona ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle bakarken Niall çoktan içeriye girmişti.

"Ne oluyor?" Sordu Liam. Zayn ve Louis'ye bakarak. Aralarında birşeyler geçtiği belliydi.

Louis susmayı seçerken Zayn arkasına yaslandı. "Bir muhbir var."

Louis'nin bu konu hakkında konuşmayı istemediği belliydi. Zayn ona bakıp uzun bir soluk aldı.

"Adamı aldık, sonra yeri öğrenildi çünkü bir muhbir daha var, bizden."

Liam kaşları çatık bakmaya başladığında devam etti.

"Ama kaçırılmasına yardım ettiği muhbirin yeri, yine kendisi tarafından bize bir şekilde tekrar verildi." dedi, Zayn ve sıkıntıyla ayağa kalkıp eline birkaç tabak aldı.

"Eğer yemek yapmak isteyen yoksa akşam aşağıya ineriz."

Herkes onayladığında bana döndü. Buradan ayrılmak istemesem de yanlız olmak istemediğimden onaylayıp peşinden mutfağa gittim. Beraber masayı topladıktan sonra Liam, Louis ve Zayn masaya geri dönmüş, ben de odama çıkmıştım. Güneş yerini terk ettiğinde hazırlanmış, üstüme kırmızı dik çizgileri ve minik bir cebi olan, sadece alttan dört düğmesini kapattığım beyaz gömlek, altına da siyah dar yırtık kotumu giymiştim.

Two hearts in one home | LarryWhere stories live. Discover now