Kafamı usulca salladım. "Peki hayatım tehlikedeyken gireceğim o ss- saçma sınavın bir değeri var mı?" küfür edeceğimi fark ettiğimde alt dudağımı ısırdım. "Ölürsem kazandığım yüksek puanın veya gidebileceğim iyi üniversitelerin ne önemi kalır?"

"Ölmeyeceksin." dedi kesin bir dille. Sanki bu benim elimdeymiş gibi.

"Ya ölürsem?" dedim saçma bir şekilde. "Ya tam şuan şu pencereden gelecek küçücük bir mermi yüzünden nefes almayı bıraksam?"

Nefeslerinin hızlandığını görebiliyordum. "Buna izin vermeyeceğim."

Hızlı adımlarla pencereye ilerlemiş ve önünde durmuştu. Perdeleri kapalıydı zaten. Üstümü o şekilde giyecek değildim.

Durmadan inip kalkan sırtına baktım. Yutkundum. Neden bu kadar gerilmişti? Bugün o arabada ölebilecekken bile bu kadar gerilmemişti.

Vücüdunu bana çevirdi. "Seni kaybetmek falan istemiyorum." dedi. Sesi kısılmıştı ve korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Bu korku bana yönelikti. Ölmemden korkuyordu.

"Kız kardeşimin ölmesine dayanamam." dedi daha yüksek bir sesle. Gerginliği sesine yansımış ve titrek bir ton oluşturmuştu.

Sanki sinirliymiş gibi hızlı ve sert hareketlerle arkasındaki pencereyi göstermiş ve konuşmaya başlamıştı. "Gerekirse senin yerine yaralanırım."

Ben şaşkınlıkla ona bakarken sulanmış gözlerini bana çevirdi. "Gerekirse onlarca adamı gözümü bir kırpmadan kendi ellerimle öldürürüm."

Keskin çıkan sesi ürpermeme neden oldu. Onun bir doktor olduğu gerçeği beni daha fazla ürpertiyordu. Ne diyeceğimi bilmeden sadece konuşma ihtiyacı duyarak "Ama senin işin hayat kurtarmak." dedim. "Hayatlara son vermek değil."

"Umrumda değil." dedi hızlıca. "Eğer biri başka birinin hayatıyla oynamaktan çekinmiyorsa ben de o birinin hayatına son vermekten çekinmem."

Sessiz bir nefes verdi. "Özellikle o başka biri benim kardeşimse."

"Hipokrat yeminine ne oldu?"

Dediğim şey yüzünden dudağı kıvrılmıştı. "Merak etme, eğer birini öldürmek zorunda kalırsam bunu neşterle yapmam."

Bunu gözlerime bakarak söylediğinde yutkunma isteğimi geri çevirmedim. "Neden ölmem gerektiğini merak ediyorum." dedim her zamanki gibi kısık sesimle.

Ayağındaki hafif titremeyi fark ettiğimde kendi vücudumun titremesinin geçtiğini yeni anlamıştım. Derin bir nefes verdim. Oturması gerekiyordu değil mi?

Birkaç adım da yatağımın üzerine çıkarak bacaklarımı topladığımda "Ölmen gerekmiyor." demiş ve yavaşça yatağın ucuna oturmuştu. Bedeni yana dönük olsa da kafasını bana çevirmişti.

"Sadece bazı insanlar çok geri kafalı ve be-..." kelimeyi ya da cümleyi bitiremeden hızlıca duraksamış ve gözlerini büyültmüştü.

Bana kaçamak bir bakış atıp hafifçe öksürdüğünde kaşlarımı çattım. Benden yine bir şeyi saklıyordu değil mi?

Derin bir nefes aldı. "İşte bu yüzden senin düşünmeni istemiyorum. İstediğin kadar rahat ve güvende hissetmen için elimden geleni yapacağım. Gerekirse gittiğin her yolu izletip senin için herhangi bir tehlikenin olmadığından emin olacağım. Küçücük bir sinek bile seni rahatsız edemeyecek."

O kadar rahat ve kendinden emin söylemişti ki ona inanmak ve güvenmek istediğimi fark ettim. Uzun konuşmasının artından dudaklarını ıslatıp yutkundu.

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Where stories live. Discover now