1. KISIM - 12. BÖLÜM

Începe de la început
                                    

İçeriye geçtiğimiz sırada kasılan bedenim sıcaklıkla gevşedi. Yanaklarım ocağın ısısı ile yanmaya, buz tutan ellerim ise cözülmeye başladı. Bu beni rahatlattığında ego yığını eline bir bıçak aldı ve avucunun içini kesip bana döndü.

"Şimdi," dedi kan akmaya devam ederken. Kandan filan korkmazdım. Eğer öyle olsaydı zaten yaratık öldüremezdim. "Bakalım iyileştirme özelliğin var mı?"

Parmaklarımı kesilen yere dokundurdu. "Bir şeyler okumam lazım mı?" diye sorduğumda hayır anlamında kafasını salladı. "Bu çok küçük bir kesik. Bunun için sözler sarf etmene gerek yok."

Başparmağımı kesilen yerin üzerinde yavaşça gezdirmeye başladım. Genelde böyle yaparlardı çünkü ve genelde gıdıklanma hissedilirdi.

Fakat yara kapanmadı. En az bir dakika boyunca uğraşsam da olmadı.

Yapmaya devam etsem de, hatta diğer elimle yapmayı denesem de kan hâlâ akmaya devam ediyor, yara iyileşmemekte ısrar ediyordu.

"Yanlış mı yapıyorum?" diye sordum ona dönüp.

"Hayır," dedi Hermes. "Diarus soyundan da değilsin galiba. Yoksa şimdiye kapanırdı yara."

Bu rüyamı boşa çıkarmış oluyordu.

Hermes elini çekip bir bezle sarmaya başladı. Ardından da sandalyeye oturup karşısına oturmam için işaret yaptı. Karşısına oturduğumda bu kez yanı başımızda oturan ve geldiğimiz ilk dakikadan itibaren bize bakan kadını gösterdi. Kadın kırklı yaşlarını çoktan geçmiş, saçları beyazlamaya başlamış, alnındaki ince çizgileri iyice belirginleşmiş, büyük yüz hatlı ve geniş alınlı birisiyken bize merakla bakan gözleriyle siması daha da derinleşti. Üzerinde siyahtan bir gömlek ve pantolon onu olduğundan olgun ve matemli gösteriyordu. Ki bakışları da tam bu şekildeydi.

Her bir parmağında ayrı gümüşi bir yüzük ve her kolunda ise en az iki tane bileklik vardı. Tabii bir de boynunda üçgen şeklinde bir kolyeyle de takımı tamamlamıştı.
~

"O şu an nasıl hissediyor?" diye sordu Hermes. "Kalbi nasıl atıyor?"

Ona baktığımda büyük gözlerini hafifçe kısmış olduğunu gördüm.  Alnını hafifçe çatarak ne yapmaya çalıştığımızı anlamaya çalışıyor gibiydi. Ocağın yanına bitkince yaslanmıştı ve gözlerindeki yorgunluk pek de yabancı değildi.

"Galiba biraz üzgün gibi," dedim ve ona bakmayı kestim.

"Galiba?" diye sordu Hermes. "Nereden bu sonuca vardın?"

"Baksana," dedim tekrardan dönüp bakarak. "Üzgün gözüküyor gibi."

"O şekilde değil Luna.... Küçük bir çocuk gibi tahmin yürütme. Güç koruması yapacağız o hâlde. Şimdi, küçük bir ateş çıkaracağım ve sen de onu daha da alevlendireceksin oldu mu? Sana söylemen gereken sözcüğü söylerim ben."

Ayağa kalkıp sağ eli ile küçük bir alev çıkardığında "Agandra," dedi. "Bunu tekrar et lütfen." Dediği şeyi hemen, usulca yaptım ve aleve bakarak sözcüğü söyledim. Lakin alev hâlâ aynı bir şekilde yanmaya devam ettiğinde Hermes alevi söndürdü ve sandalyesine tekrardan oturdu.

"Demek ki Elines soyundan geliyorsun," dedi. Bu beni heyecanlandırmıştı. Çünkü zaten istediğim soy da oydu.

"Şimdi içimden neler geçirdiğimi bilip bana söyle," dediğinde gözlerimin içine bakmaya başladı.

Güzel gözleri var, dedi iç sesim. Kabul etmem gerekirse öyleydi. Güzel, koyu yeşil gözleri vardı ve bu çocuk dış görünüş olarak hiç de Usta'ya benzemiyordu. Ayrıca bana bakmaya devam ederken de utanmaya başlamıştım. O yüzden de gözlerimi tahta masaya çevirdim.

GAZAP DANSI (TAMAMLANDI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum