1

70 55 5
                                    

Selamlar efenim. Nasılsınız?

İyi okumalar

______________________

M

'A...'  14 Aralık

...

Nasıl başlayacağım bilmiyorum. Hayatım boyunca günlük tutmadım. Ya da bir şeyleri anlattığım bir defterim olmadı. O yüzden biraz acemiyim bu konuda.

Ama hatırladığım kadarıyla babamın bir günlüğünü vardı. Günlüğe sanki biriyle konuşuyormuş ve ona bir şeyler anlatıyormuş gibi yazardı. Yazarken kendimizi tanıtmamız gerekiyordu.

Ve hayır onun günlüğünü ben okumadım. Sadece sorduğumda söylemişti.

Ben M. Adım yok, cinsiyetim yok,yaşım yok, hayatım yok, geçmişim ve geleceğim yok, hayallerim yok. Sadece bunu okuyacak siz ve ben varım. Tabi eğer biri okursa.

Şimdi neden kendimi tanıtmadığımı düşüneceksin ama beni de anlayın lütfen. Bilinmeyen biri, bilinmeyi  kaldıramaz.
Ben Bilinmeyen biriyim. Ve işte eğer bunu okuyacak biri olursa diye bilinmemeye devam etmek istiyorum.

Defteri elime aldığımda 'ne yazcağım ki?' diye düşündüm. Ama sonra yazmaya başladıkça anlatacak bir şeylerimin olduğuna karar verdim. O yüzden şimdi hayatımı anlatmaya başlayacağım.

Ve herşeye en baştan başlayacağım.
...

Ben  soğuk bir aralık ayında doğmuşum. 25 aralıkta. O gün hava çok soğukmuş.Ve feci bir kar yağışı varmış. Hatta annem anlatırken 'o karda hastahaneye nasıl geldik, baban nasıl yetiştirdi bizi anlamadım' derdi.

Benim annem çok güzel bir kadındı. Tam hatırlamasam da siyah uzun saçları ve aynı ton kaşları, kahverengi gözleri, hafif esmer teni olan güzel bir kadındı.
Annem çok tatlı, naif, kırılgan, iyi kalpli biriydi.Çevrede herkes onu severdi.

Annem çok güzel gülerdi. O gülerken dünya güzelleşirdi. Sadece gülüşünü bile izleyebilirdiniz. Annemin gülüşünü görünce, ne kadar üzgün olursanız olun sizde gülerdiniz.

Ben ise nasıl bir çocuktum bilmiyorum. Kime göre çekingen, kime göre utangaç, kime göre burnu havada biriydim..

Ama aslında ağaçlara tırmanmayı seven, kışın yağmura aşık, karpuz diyince akan sularınının durduğu, babasının ona kitap okumasına bayılan, misket oyununu seven, mahallenin Sarısı, annesinin bir tanesi, babasının yaramazı olan 'M'.

Babamsa daha çok annemin tam tersi, sert biriydi. Dış görünüşünden bile anlayabilirdiniz. Koyu kahverengi saçları, her zaman sert bakan ela gözleri, hafif bıraktığı bıyıkları ve iri vicuduyla konuşmadan korkutabilirdi.

Bazen yanlışlıkla insanları kırardı. Sonra da hemen pişman olurdu.

Babam annemi  çok severdi. Dışarıdan bakınca korkulan adam annemi görünce ne yapacağını bilmeyen küçük çocuklara dönerdi.

Babamın anneme olan aşkı beni hep biraz merakladırmış, korkutmuş ve garip hissettirmişti. Bir insan, başka bir insanı nasıl bu kadar sevebilirdi ki?

Babamın anneme olan aşkını anlatacak kelimeleri ben bile bulamıyor, az anlatıyormuş gibi hissediyorum. Bu yüzden hatırladığım kadarıyla nasıl tanıştıklarını anlatmak istiyorum.

Babam annemi ilk görüşte sevmiş. O zamanlar babam 18 yaşında mahallenin bir delikanlısıymış. Bir gün mahalleye bir aile taşınmış. Annem ve ailesi.

Babamda serttir ama yardım etmeyi çok severdi. Önceden de öyleydi,ölmeden de.

Onlar eşya taşırken, babamda yanına yakın arkadaşı Fuat abiyi yardıma gitmiş. Fuat abi, babamın en yakın arkadaşından öte kardeşiymiş. Kan bağları yokmuş ama kardeşlermiş. Bazen kardeş olmak için kan bağı gerekmez. Ha işte onlarda öyleymiş. Ama tabi ki o da öyle kalmadı.

Sonra babam ve Fuat abi yardıma gitmişler. Zaten babam ve annemgilin evleri çok yakınmış. Babam annemi ilk o zaman görmüş. Annem daha 17 yaşında güzel mi güzel bir genç kızmış.

Babam hep bu ilk karşılaşmayı anlatırken 'Ben annenin ilk gülüşünde öldüm. Eğer bir şey uğruna ölünecekse, ölümüm onun gülüşünden olsun isterdim o anda da şimdi de.. ' derdi.

Neyse işte babam annemin gönlünü yapmak için  4-5 yıl uğraşmış. Annem de neden bu kadar naz yapmış merak eden vardır illaki. Onu da ilerde anlatacağım. Şuan babamın aşkını bilin istiyorum.

Bu 4 - 5 yıl boyunca babam yanına Fuat abiyi alır; yağmur, çamur, kar, kış dinlemez annemin odasının pencersinin altında gider şarkı açarmış. En çokta Fikrimin İnce Gülünü. Ben küçükkende sürekli anneme bu şarkıyı açardı. Bazen kendi söylediğide oluyordu.

Çoğu zaman yanına çiçekler alır, annemin penceresine bırakırmış. Tabi annem onları alana kadar bekler bir yerlerde saklanırmış. Çünkü utanmasını  istemezmiş. Annem pencereyi açap büyük bir gülümsemeyle çiçekleri aldıktan sonra gidermiş.

Tabi dedem de boş durmaz babamı hırpalarmış. Babamda el kaldırmadığından iyi dayak yermiş. Hatta bir keresinde dedem onu tüfekle kovalamış. Eğer Fuat abi araya girmese yaralanıyormuşta.

Neyse işte gel zaman git zaman annem en son pes etmiş ve babamı onaylamış. Dedem de babamla olan o sevgi dolu(!) anılarının hatrına gönlü razı gelmiş ve onaylamış. Ki onaylamasında ve tamam demesinde babamın gayretinin büyük bir etsikisinin olduğunu düşünüyorum.

İşte böyle. Tabi her şey bu kadar iyimser değildi. Bu babamın bana anlattığıydı. Gerçeği daha  sonra öğrenmiştim.

...

Aslında bir çok şeyi öğrenmiş ve deneyimlemiştim. Ama en pişman olduğum da birini babam gibi sevmek oldu. Evet babamın bu sevgisinin ne demek olduğunu  da yıllar sonra bizzat öğrenmiştim.

Çok güzel bir aileyiydik. Mutluyduk.
Hep mutlu kalacağız sanıyorduk. Ama öyle olmadı. Zaten hiç bir zaman beklenilen olmazdı.

______________________

Bir hatam varsa affola.

İyi günler.

Bilinmeyen Biri (Ara Verildi) Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt