Elimdeki tepsiyi yatağında önüne koyarken" İlaç saatin patron" dedim bilgi verir gibi.

Ellerinden destek alarak kendini biraz daha yukarıya çekti. Zorlandığı için elimi koluna koydum ve yardım ettim.Dişlerini sıktığını çene kemiğinden anlarken bir anda yüzüme baktığında afalladım. Yüzümde nasıl bir ifade varsa düz  bakışları bir süre suratımdan ayrılmadı.

Tepsiyi kucağına çekip çorbaya kaşığını daldırdı ve kaşları çatılırken"Ne çorbası bu?" diye sordu. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı sanki.

" Yayla çorbası, ben sipariş ettim." dedim gergince.Yoksa sevmiyor muydu? Keşke daha önceden sorsaydım.
" Sevmez misin patron?"

Bir kaç saniye kadar gözlerime bakıp kaşığı ağzına götürdü. Arada ekmekle arada sade bir şekilde tamamen bitirdiğinde poşetten ilaçlarını çıkardım ve bir tanesini ona uzattım.

" Bu mu var sadece?" diye sordu elimdeki tek hapı alırken.

" İki tane daha var ama on dakika sonra içmen lazım reis."

Yanımızda duran poşetten diğer hapları da çıkarıp üçünü de elinde topladı ve ağzına attı. Dudaklarım aralanırken bir kez daha pes dedim içimden.

O benim şaşırmama aldırmadan suyunun da hepsini bitirip tepsiyi komidinin üzerine koydu.

" Merhemleri de sürmeniz lazım." dedim ve poşetten çıkardım. Kapağını Şahin'e bakmadan açtım ve işaret parmağımla orta parmağıma sürdüm.

Gözlerine baktığımda izin verir gibi kafasını salladı.Nedense utanmaya başladığımı hissediyordum. Belki de kısa bir zamandır birbirimize hiçbir şekilde temasımız olmadığı içindi. Göğsündeki yaraya usulca parmağımı değdirip yaymaya başladım. Canını acıtmaktan ölesiye korkuyordum şuan. Zaten yeterince canı yanıyordu.

Parmağım neredeyse tenine hiç değmiyordu. Varla yok arası yavaşça sürmeye devam ederken ne kadar odaklanmışsam Şahin'in " Acımıyor" dediğini sonradan duymuştum.

Tüm yaraya sürdüğümde kafamı kaldırmadan " Arkanı dön" dedim. O kadar konsantre olmuştum ki hayatımda hiç bu kadar ciddi olduğumu hatırlamıyordum.

O dediğimi yapmadığında kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzünde garip bir ifade varken ona farkında olmadan emir verir gibi söylediğim şeye uyarak yavaşça arkasını döndü. İşte buna şaşırırdım. Bunu sevgilisi olan ben desem bu hareketine şaşırmazdım ama beni sadece adamı olarak görürken bu dediğime laf etmemesi baya şaşırtmıştı.

Şaşkınlığımı bir kenara koyup sırtındaki yaraya kremi sürerken bir anda acı bir ses çıkardığında elimi ateşe değmişim gibi geri çektim.

" Ö-özür dilerim canını mı yaktım patron?" diye sordum mahcup bir sesle.

" Sıkıntı yok, krem yakıyor." dedi normal bir ses tonunda.
" Göğsümde çok hissetmemiştim."

Duyduklarımla daha da üzülmüştüm. Zaten dikişlerin acıttığı yarayı bir de krem yakıyordu. Merhemi sürmeyi bitirdiğimde hepsini poşete koydum.

Şahin'in odasına getirdiği sargı bezini alıp sol omzuna koydum. Omzundan başlayarak göğsündeki yarayı ve kolunun altından geçirerek sırtındaki yarayı tamamen sardım. Bunu yaparken ona yaklaştığım için o eşsiz parfüm olmayan kokusu burnuma doldu. Bu süre zarfında ona farkettirmeden doya doya kokusunu içime çektim.

" Sıkıyor mu çok?" diye sordum,ona fazlasıyla yakın olduğum için nefesim istemsizce boynuma vuruyordu. Nefesim boynuna vurunca vücudu çok hafif kasılırken kafasını yana yatırdı. Huylandığını anladığımda gülmemek için üst dudağımı ısırdım. Boynu hassas noktasıydı.

" Sıkmıyor,bitmedi mi?" diye sordu sabırsızca. " Bitiyor..." dedim, bilerek boynuna doğru konuşmuştum. Bu hareketimle gözlerini kapattı. Çaktırmadan gülümsedim.

Sargı bezinin ucunu da küçük metal bir kıskaçla tutturduğumda boynundan gelen kokusunu son kez içime çekip yavaşça geri çekildim.

" Sen biraz dinlen o zaman patron." diye mırıldandım, ayaklanmaya yeltendiğim sırada bacağıma elini koymasıyla gerisin geri kalktığım yere oturdum.

" Sağol" dedi ben ona hafif bir şaşkınlıkla bakarken. Sesi yumuşak çıkarken koyu kahveleri samimiydi.

Yavaşça bana doğru eğilip kulağıma yaklaştı. " Batı..." diye fısıldayarak devam ettiğinde huylandım. Şahin'in hassas noktası boynu ise benimde kesinlikle kulağımdı. Şahin'de bunu biliyormuş gibi " Çıkabilirsin..." diye tekrar fısıldadığında kafamı onaylar gibi salladım.

Kulağımın dibinden ayrılıp yüzüme baktı ama hâlâ çok yakındı. Çıkabilirsin demesine rağmen saf saf suratıma baktım. O böyle güzel bir suratla bana bakarken ben nasıl çıkabilirdim ki?

Hafif kıstığı uykulu gözleri, orta kalınlıktaki dudaklarının ortasındaki küçük ben gözümün önümdeyken ve kahverengi kirli sakallarıyla sadece milim kadar uzağımdayken buradan çıkmak değil daha çok onu öpmek istiyordum. Bir anda dudaklarına kapanıp kirli sakallarını okşayarak öpmek...

Hoop dedik yavaş gel!

İç sesim yine ve yine beni düşüncelerimden sıyırırken boğazımı temizledim ve odaya girdiğimden beri yapmak istediğim şeyi yaptım. İnatla gözünün önüne düşen saç tutamlarını parmağımı saçlarından geçirerek geriye taradım. Yüzünde şaşırdığını anladığım bir yüz ifadesi oluştuğunda onun bir şey demesine fırsat vermeden hızla yataktan kalktım ve Şahin'e arkamı dönerek kapıya ilerledim. Biraz daha bakarsam kendimi tutamazdım. Ben ne ara bu kadar azgın bir insan olmuştum anasını satayım?

" İyi geceler patron."

diye mırıldanmam ise kapıdan çıkmadan önce söylediğim son şey oldu.



Bölüm Sonu.

Nihayet bişiler yazabilen ben.











PALYAÇO  [GAY] Where stories live. Discover now