32. Bölüm

190 56 452
                                    

Yeni bölümden selamlar, bizim bildiğimiz bazı şeyleri karakterlerin de öğrendi ve bizim de biraz olsun aydınlanma yaşadığımız bir bölüm oldu. Aslında bu bölümü biraz daha uzatacaktım ama sıradaki bölümü Kerkenez'den yazma kararı aldım, aklımda güzel fikirler var bu konuda. Neyse uzatmıyorum, iyi okumalar. Oy-yorum desteğinizi bekliyorum. ⚗️

(31. Bölümün ortasından bir kesit [Rona ve Vulcan yemek salonundan ayrılmadan önce son olanlar])

Rona "Peki şu an nerede olduğunu bilmediğimiz Tramonto birliği için ne gibi bir önlem alacaksın? Sınırdaki Bolvadin şehrinde kol geziyor olabilirler ya da daha içlere girmiş ve buraya doğru geliyor olmalarını da beklemeliyiz." dedi ileri geri masanın yanında yürürken. Salonda derin bir sessizlik olduğunda Rona Vulcan'a baktı. "Benimle gel." diye konuştuğunda sesindeki emredici ton kimseye abes gelmemiş olmalıydı. Vulcan'a bile. Sonuçta o binbaşıydı emir alır ve emir verirdi.

Vulcan yanına geldiğinde "Kahvaltıdan sonra yeniden buluşalım herkesle." dedi ve Puhu ve Nua'nın başını sallayarak onu onayladığını gördüğünde diğerlerine bakmadan Vulcan'la salondan ayrıldılar.

Hear every thought, see every dream
And give her wings when she wants to fly
Then when you find yourself lyin' helpless in her arms
You know you really love a woman
~Have You Ever Really Loved A Woman, Bryan Adams

Hear every thought, see every dreamAnd give her wings when she wants to flyThen when you find yourself lyin' helpless in her armsYou know you really love a woman~Have You Ever Really Loved A Woman, Bryan Adams

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Omzunda kuzgun olmasa da siyah bir kuşla, mavimsi gözleri ve kahverengi saçıyla, güzelliğiyle ve resmin büyülü arka planıyla ben Puhu'ya benzettim ve görsel ayrıca çok hoşuma gitti. Tabii benim Puhu'm balık etli ama yapacak bir şey yok😁)

Puhu

Puhu bir süredir günlerin hızına yetişemez olduğunu fark etmişti. Hayat son günlerde hem inanılmaz hızlı akıyor hem de bir güne bir ömür sığdırıyor gibiydi.

Rona ve Vulcan da gittikten sonra elini tuttuğu Kuzgun'a rağmen o salonda, o masada, ne Suiyesi ne Balıkçıl ne de Kraliçe Nua'yla kalmak istiyordu daha fazla. Susup oturmak ve olan biten her şeyi sineye çekmek onun daha fazla katlanabileceği bir şey değil gibiydi. Kuzgun için de aynısının geçerli olduğunu biliyordu, hatta o çoktan tepkilerini ortaya koymaya başlamıştı bile. Ama Puhu daha dikkatli davranmaları gerektiğini biliyordu. Masada oturan her kadın şu an tehlikeliydi, Kuzgun av olmak istemiyorsa adımını Puhu'ya uydurmalıydı. Belki de tek bir şansları olacaktı.

Kuzgun'a Rona'yla Vulcan dönene kadar saraydan çıkmak istediğini söylediğinde Kuzgun elini daha sıkı tutmuştu ve kimsenin ne diyeceğini umursamadan şehrin sokaklarına geri dönmüşlerdi. Daha önce elinde avcunun içine gizlediği bir hançer ve teninde büyüsünün tehditkâr cızırtılarıyla geçtiği sokaklarda bunlar yerine Kuzgun'un kolunda yürümek farklı hissettiriyordu.

VE LANET SONA ERERWhere stories live. Discover now