23. Bölüm

271 72 577
                                    

Merhabalar, hepinize yeni bölümden selamlar! Bu, 2. kısmın son bölümü olacak, zaman ne çabuk geçiyor, değil mi? Umarım severek okursunuz ve yorum ve oylarla da beni de sevindirirsiniz. Sizi seviyorum. 🎆

(22. Bölümün sonu)

"Satranç oynamayı sever misin?" dedi Suiyesi'ne.

Suiyesi sanki ne demek istediğini anlamış gibi "Kim sevmez ki?" dedi ve Vulcan sigarasını söndürürken Vulcan'a doğru bir adım attı, aralarında şimdi pek de bir mesafe kalmamıştı.

The stars shine much brighter when you're by my side
None could compare to the shineinyour eyes
I'd tradeevery view from a mountain tosee you smile
Laugh so contagious you wouldn't believe
Dance in thewindforthe whole worldto see
I don'tthink you know just how happy you make me
~Make You Happy, Matt Haughey

Puhu

Baloya geldiklerinden beri Puhu kendini kötü hissediyordu. Yaralandığında kendini nasıl güçsüz ve büyüsü olmadığından eksik hissettiyse öyleydi. Parçalamak istediği kolyesinden kurtulmuş ve bir saksının dibine bırakmıştı ama dans ederken bir yaklaşıp bir uzaklaşan mor kuvarslarla kaplı insanlardan ne yazık ki kaçışı yoktu.

İki kürek kemiğinin arasında büyük ve sıcak bir el hissettiğinde gerginliğini biraz attı üzerinden. Yanında ona gülümseyen Kuzgun'a gülümseyerek karşılık verdi. Balıkçıl, davete prensin değil de Kuzgun'un katılmamasını istese ne yapardı bilmiyordu. Tek bildiği en dandik suikastçı olduğuydu.

Bir insanı nasıl öldürebileceğini, nasıl yaralayabileceğini ya da bayıltabileceğini biliyordu. Nasıl ardında iz bırakmadan kaçacağını, cinayet prosedürlerini, hırsızlığı... Ama hiçbirini yapamıyordu. Üç cinayet... Üçünde de yanında Kuzgun vardı. Üçünde de tüm yük Kuzgun'un üzerine yıkılmıştı. Ve bunu ikisi hariç kimse bilmiyordu. Kuzgun'un yanında olmadığı görevlerden birisi prensin yakalanmasını içeriyordu ve prensin ölmesi zaten planlar dahilinde değildi.

"Balıkçıl, bugün bizi buraya eminim ki sadece gözetmenlik yapmaya göndermedi. Bunca kuvarsın içinde ne kadar aciz olduğumuzu göstermek istiyor bize, onsuz ne kadar zavallı olduğumuzu." dedi Kuzgun kulağına fısıldayarak.

"Öyle." dedi sadece Puhu.

"Biraz hava almak ister misin?" dedi Kuzgun Puhu'ya dikkatle bakarken.

Puhu salonda Kerkenez'i aradı. Daha önce tanımadığı, yeni cadıyı. Sorumsuz Vulcan'ın yokluğunda bir şeyler içiyordu ve anlattığı hikayesinde doğruluk payı varsa roma* ve diğer içkilere oldukça alışık olması muhtemeldi.

Vulcan'a gitmesi için izin vermişti çünkü Suiyesi'ni tanıyordu. Baevel'e kadar onları takip etmiş, ardından da baloya ya onların peşinden ya da kendi planları doğrultusunda gelmişti. Sebebi önemli değildi, burayı karıştırıp ayrılırlarken yanlarında o da olacaktı.

Kuzgun'la devasa salondan dışarı açılan ufak ufak balkonlardan boş olan birine gittiler. İki upuzun, vitraylı kapı bir muhafız tarafından onlara açıldı. Kuzgun bir soylu edasıyla hafifçe tuttuğu Puhu'nun elinden çekerek onu serin ve temiz havaya çekti. Arkalarından kapanan kapı, içerideki müzik gürültüsüyle aralarına paravan gibi girdi ama tamamen engelleyemedi. Ayrıca bahçede eğlenen insanların da ayrı çaldıkları, Puhu'nun daha samimi ve eğlenceli bulduğu müzik de devam ediyordu. Puhu'nun içi, hızlanan müzikle kıpraştı ve istemsizce topuklularıyla mermer zeminde ritim tutmaya başladı.

VE LANET SONA ERERWhere stories live. Discover now