3. Kısım

257 64 736
                                    

Merhaba ve yeniden bölümü geç paylaştığım için kusura bakmayın. Olay örgüsü ilerledikçe ve elimdeki bölümler azaldıkça gitgide geriliyorum ben de. Ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Umarım sizi tatmin edebiliyorumdur. Keyifli okumalar. Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. 💔

And when you left you kissed my lips
You told me you would never, never forget
These images
Well, I'd never want to see you unhappy
I thought you'd want the same for me
Goodbye, my almost lover
~Almost Lover, A Fine Frenzy

⚜️

3. KISIM

Fakat yine herkese neşeli görünürdüm,
Çünkü hürdüm, uçan kuşlardan daha hürdüm...

~Bütün Şiirleri (Daussıla), Sabahattin Ali

⚜️

Kraliçe Pristini Aedelin'e halk arasında "Tahtın Gülü" denirdi. Kestane rengi saçları tacının altında hep toplu olur ve yuvarlak beyaz yüzünü açıkta bırakırdı. Kahverengi gözlerinin iriliği ve çevresindeki uzun kirpiklerinin namı Kroneta'yı aşmıştı. Sarayın bahçesinde baktığı güllerden yapılan sularla yıkandığı söylenirdi. Yanakları her zaman sağlıklı duran pembe renkte olurdu, kimisi bu adı bu sebeplerden aldığını söylerdi kraliçenin. Kimisiyse onun hem halkına hem de kralına ne kadar iyi bir kraliçe olduğunu vurgulamak için böyle dendiğini söylerdi.

Kral Brenin'le birbirlerini çok severek evlenmiş ve kendilerini Tronoroto'ya adamaya söz vermişlerdi. Uzun süre çocukları olmayınca korkmuş, ardından bir prensleri olacağını öğrenince çok sevinmişlerdi. Dives'e şükranlarını sunmak için tüm krallığa yemek dağıtılmıştı.

Kraliçe ve kral bir tek büyülüler konusunda anlaşamazdı çünkü Brenin büyüye tamamen karşıyken Pristini sihre aşıktı. Brenin büyüdeki kötücül güce önem verirdi, Pristini içindeki iyiliğe.

Prens Rona, böylece büyüden uzakta yetiştirildi. Tek tanıdığı büyülü insan saray büyücüsü Tuyon Kam olmuştu. Onu bile pek tanıyor sayılmazdı çünkü saraya çok geç kabul edilmişti.

Bir gün Kraliçe Pristini, Kral Brenin Namran'a biten bir davet salonunun açılışına gittiğinde oğlu Rona'yla sarayda kalmayı tercih etmişti. Böylece yıllar önce ona söz verdiği gibi babası yokken birlikte Kroneta sokaklarında gizli gizli dolaşabilirlerdi.

Kapısını tıklatırken oğlunun odasını bekleyen muhafızlara selam verdi Pristini ve "Girin!" sesini duyunca kapıyı ardından çekerek prensinin odasına girdi. Kapıya yan dönük şekilde oturan Rona, babasının ona yaş günü hediyesi olarak aldığı siyah piyanoyu çalıyordu.

Annesine gülümseyip çalmaya devam ederken Pristini kapının yakınındaki berjere oturarak oğlunu izlemeye başladı. Rona artık bir delikanlı olmuştu, çenesinde çıkmaya başlayan seyrek sakalları, isyankar altın sarısı saçları, ona sert bir hava katan burnu ve çene yapısı vardı. Ama sıcacık bakan kahverengi gözleri ve o yumuşak gülümseyişi onun tüm havasını değiştirmeye yetiyordu.

Pristini gözlerini yumup bu sefer sadece oğlunun çaldığı notlara odaklandı. Bu besteyi daha önce duyduğunu sanmıyordu, belli ki yeniydi. İnsanın içinde bir yerlere dokunuyordu, çok güzeldi. Oğlunun en yakın arkadaşı olan Yüzbaşı Vulcan Spada'nın ona öğrettiği bir parça olmalıydı. Çünkü Pristini onun stilini bilir ve hep takdir ederdi.

VE LANET SONA ERERWhere stories live. Discover now