Ona kısa bir bakış atıp çantamı alacakken benden önce davranmıştı yine. Umursamayıp dürümümü peşeteden tuttum.

O dış kapıyı açıp çıkarken peşinden çıkmıştım. Arabasına kadar sessizce ilerledik. Arka koltuğu açarak çantamı bıraktı. Tam ben de arka koltuğa geçecekken hızlıca kapatmış ve ön koltuğu açarak koluyla işaret etmişti.

Burnumdan soluyarak koltuğa oturdum. Yüzünde sabahtan beri zafer kazanmışçasına bir sırıtma vardı.

Şoför koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdığında "Amacın ne?" dedim dürümümden bir ısırık alırken.

Kafasını bana çevirdi. "Anlamadım?"

Yediğim şeyi yuttuktan sonra "Neden?" dedim. "Neden benimle bu kadar çok istedin yalnız kalmayı?"

Önüne dönerek arabayı çalıştırdı. "Çünkü seninle konuşmak istiyorum. Tartışsak bile sorun değil. Sadece seninle beraber olmak istiyorum."

Sinirli bir nefes verdim. "Siz abi-kardeş aynı mısımız ya? Sapık mısınız kardeşim? Dur kenarda. Arabada kalmak istemiyorum."

"Saçmalama Mevsim? Ben o anlamda demedim ki!"

İnanmazca ona baktım. "Eminim sen Demir'i de yanlış anlamışsındır."

Masada söyledikleri aklıma gelince arkama yaslanıp dürümümden son ısırığı alarak peşeteyi elimle buruşturdum. İç çekti. "Bak Mevsim..."

Gözlerini arada bir yoldan bana çeviriyordu. "Biz sadece bunca yılı hızlıca telafi ederek bir aile olmaya çalışıyoruz. Ama sen buna izin vermiyorsun."

Alayla güldü. "Sence öz kardeşimize yan gözle bakabilir miyiz Allah aşkına?"

Kolarımı bağlayıp kafamı cama çevirdim. Belli olmaz...

"Yoksa..." kısa bir an duraksadı. "Sormadan edemeyeceğim galiba. Bununla ilgili bir şey falan mı yaşadın Mevsim?"

Sesi tedirgince çıkmıştı. Kafamı ona çevirdiğimde birkaç saniye bana bakıp önüne dönmüştü. "Sana öyle düşündüren ne?"

"Çünkü bu konuda ayrı bir güven sorunun var gibi... Daha çok korkuyora benziyorsun."

İç çektim. "Madem kafan bu kadar çalışıyor, o zaman geçiştirmeye gerek yok."

Bana kısa bir bakış atmıştı yine. Burnumu çektim. "Evet, güven sorunlarım var. Bundan utanacak falan değilim. Bu yüzden hiçbirinize 'hiçbir konuda' güvenmiyorum. Bunun başka nedeni yok çok şükür."

Gülümsedim. "İnsanlara güvenmediğim için sırtımdan bıçaklanma gibi bir durumum olmadı bu konularda."

"Bu iyi mı kötü mü bilemedim."

Omuz silkip kafamı cama çevirdim ve koltuğa yaslandım. Bu kadar konuşmam bile fazlaydı.

"Bir adım attık varsayıyorum o zaman?"

Kafamı onu çevirmeden ne diyeceğini bekledim. "Arabama binmen bile bir güven belirtisi sonuçta."

Ofladım. "İneyim o zaman ben."

Elim kapı kulpuna gittiğinde hızlıca "Dur!" dedi.

Yüzümü buruşturup kafamı ona çevirdiğimde kapı kilidine basmıştı. Zaten atlamayacaktım herhalde gerizekalı embesil! Hareket eden arabadan atlayacak kadar canıma susamadım çok şükür!

Ben ona yüzüm buruşmuş şekilde, sinirle, kulağımı tutarken arabayı durdurmuştu. "Özür dilerim." dedi gergince.

"Sen bir anda öyle diyince korktum."

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin