31. Bölüm

4.7K 356 432
                                    

Guess who's back 👉👈

~~~

"Bakalım ne yapıyormuşsun?"

Jimin birkaç kez vurmuştu kapıya yumruğunu. Jeon kapıyı açtığında küçüğünü elleri belinde, sinirden köpürmüş bir vaziyette bulmuştu.

"Hoş geldin."

Jimin, genç adama yüz vermedi. Bedenini ittirmiş, içeri girip kapıyı ayağıyla kapatmıştı. Bu sefer ellerini göğsünde birleştirmişti. Kafası hafif eğikti. Jeon'u baştan aşağı süzüyordu.

"Niye açmadın telefonu? Kaç kere aradım, haberin var mı?"

Jeon kafasındaki havluyu işaret etti. "Duş alıyordum."

Jimin'in suratı asıldı aniden. Jeon'un bugün buluşup sinemaya gideceklerini unutmuş olmasına inanamıyordu. Kesin bir şey olmuştur diye düşünmüştü. Tonio ile iddiasına bile girmişti! Şimdi ona yirmi dolar borçlanmıştı.

Hayal kırıklığını belli eden ses tonuyla "Unuttun mu?" diye sordu. Öfkeliden ziyade üzgündü artık. "Hani sinemaya gidecektik öğleden sonra..? Geçen gün konuştuk ya."

Jeon sesini çıkarmadı. Hiçbir şey söylemeden oturma odasına gidince Jimin ağzı açık bir şekilde arkasından bakakaldı. Gerçekten unutmuş muydu yoksa neden olduğunu bilmediği bir sebepten ona trip mi atıyordu anlayamamıştı. Oflayıp ayakkabılarını çıkardı ve Jeon'un peşinden gitti. Televizyon açıktı.

"Oh!" diye atıldı Jimin, Jeon'un elindeki kahve fincanını da görünce. "Televizyon izleyip kendine kahve yapacak vaktin var ama beni arayacak vaktin yok, değil mi? Trip atması gereken bir kişi varsa o da benim-"

"Gelsene yanıma."

Jimin sustu. Derin bir nefes alıp vermişti. Gözlerini devirdi. Jeon'un yanına oturmuştu ancak ona bakmıyordu.

Jeon fincanını masaya bıraktı. Ardından küçüğüne doğru dönmüştü. Ona sinirli olduğundan yüzüne bakmamaya çalışması genç adamı güldürmüştü. Elini yanağına çıkarıp Jimin'in inadını kırmak için elinden geleni yaptı.

Jimin sonunda dayanamadı. Gülmüş, güldüğü için kendine sinirlenmiş ve sevgilisinin elini tutup itmişti.

"Nasıl bir açıklama yapacaksın çok merak ediyorum gerçekten."

"Güldün sanki az önce..?"

"Yanlış görmüşsün gülmedim."

"Hm..?"

Jimin kafasını olumlu manada salladı. "Evet gülmedim. Yanlış görmüşsün, yaş aldıkça gözler de güçsüzleşiyor tabi."

Jeon dudaklarını birbirine bastırdı. Jimin'in her zaman çok komik bulduğu o pasif agresif kafa sallayışını yapmıştı yine. Elini kaldırdığı anda ondan uzaklaştı. Jeon onu elinden kaçırınca yanındaki yastığa uzanmıştı son çare. Jimin var gücüyle "Atma!" diye bağırsa da atmıştı.

Jimin yastığı yakaladı. Kahkahalara boğulmuştu. En az Jeon'un onu sinirlendirmeyi sevdiği kadar seviyordu genç adamı sinirlendirmeyi. Jeon üzerine çıkınca ellerini birleştirdi. Bacaklarını da karnına doğru bastırmıştı koca bedenini kendisinden uzaklaştırmak için.

"Bir daha yaşlı şakası yoktu. Söz vermiştin?"

"Hatırlamıyorum, ne sözü?" Güldü.

"Hatırlatırım şimdi sana ben."

Jeon, bacaklarını yan yatırıp üzerine çıkmaya çalışınca koltuktan aşağı bıraktı kendini Jimin. Saçları birbirine girmişti ve üstü başı dağılmıştı. "Tamam tamam." dedi dizlerinin üzerindeyken. Jeon az önce Jimin'in uzandığı yerde uzanmış, küçüğüne bakıyordu. "Özür dilerim."

JeonWhere stories live. Discover now