8. Bölüm

6.2K 847 739
                                    

Benden umudu kesmiştiniz dimi doğruyu söyleyin 😸👅

~~~

Saatlerdir bahçesindeki bir ayağı yamuk olan sandalyesinde oturuyordu Jeon. Tek yaptığı gökyüzünü izlemekti. Hiç de sıkılmamıştı, çünkü düşünüyordu. Son zamanlarda yaşadığı şeyleri, yalnızlığını ve tabi ki de bir anda hayatına girmiş olan küçük arkadaşı Jimin'i.

Nasıl da bir anda çıkmıştı karşısına! Adını aklından geçirmesi bile gülümsemesine neden oluyordu şimdi. Her ne kadar hak etmediğini düşünse de sanki o, başına gelen onca kötü olaydan sonra kendisine bahşedilmiş bir hediyeydi.

Yeniden hayata tutunmasını sağlayacak bir hediye.

Jeon, kadere inanıyor muydu emin değildi ama Jimin'in hayatına girmesini bu şekilde yorumlamak ona nereden kaynaklandığını bilmediği bir güç veriyordu.

Ve de umut tabi.

Keşke onu karşısına alıp her şeyi açıkça anlatabilseydi ancak bu onun için çok zordu. Zor olan Jimin'e kalbini açması değildi elbette, zor olan yaşadıklarıydı. Onu bu küçük kasabaya tıkmıştı yaşadıkları, tüm umudunu ve yaşama isteğini çekip almıştı ellerinden. Dolayısıyla anlatmak kolay değildi onun için. Yaşadıklarını anımsamak bile kalp ritmini düzensizleştiriyordu.

Fakat bir yandan da anlatmazsa onu tamamen kaybedeceğini düşünüyordu. Tanrı'm, düşüncesi bile korkunçtu! Ona o kadar çok alışmıştı ki, sanki yıllardır tanışıyorlardı. Günün en sevdiği saatleri Jimin'le geçirdiği saatlerdi artık. Gitmesini istemiyordu. Tüm kalbiyle yemin edebilirdi ki istemiyordu.

Gökyüzü kızıllığını yavaş yavaş karanlığa bırakırken üşüdüğünü hissettiğinden içeri geçti. Evde ses olması için radyoyu açmış, sonrasında mutfağa geçip akşam yemeği için bir şeyler hazırlamaya başlamıştı. Her ne kadar umurunda değilmiş gibi davranıp kendisini bile kandırmaya çalışsa da doğum gününü yalnız geçirmek onu üzüyordu. Hep üzmüştü. Bir türlü alışamamıştı buna ve yalnızlığı en çok böyle günlerde canını yakardı, her ne kadar kabul etmek istemese de.

Makarnayı kaynayan suyun içine boşalttığında zil sesi bütün evi inletti. Jeon anında kaşlarını çatmış, radyoyu kapatıp meraklı bir şekilde kapıya doğru yürümeye başlamıştı.

Kapıyı açtığında gördüğü kişi yüzünden ilk önce ne yapacağını bilemedi. Gerilmiş ifadesi her geçen saniye daha da gevşerken dudaklarına güzel bir gülümseme hakim olmuştu. Jimin elindeki, kocaman olan, pastayla tam karşısındaydı.

Zaten ondan başka kim gelirdi ki kapısına bu kasabada?

"Hoş geldin." diyebildi sonunda zar zor çıkan sesiyle. Sevinci gözlerinden anlaşılıyordu.

"Hoş buldum... Acaba içeri geçebilir miyiz, elim ağrıdı da."

Jeon kendisine kızıp kafasını salladı ve kapının önünden çekildi. Jimin pastayı ona verdikten sonra ayakkabılarını çıkarmıştı.

"Hayır, onu bana geri ver."

Ayakkabılarını çıkardığında Jeon elindeki pastayla yürümeye başlamıştı ama Jimin onu durdurmuştu. Pastayı o tutmak istiyordu çünkü.

Jeon ona gülümseyip hemen pastayı geri verdi. Ardından birlikte oturma odasına geçmişlerdi.

Jimin, pastayı cevizden orta sehpaya bıraktı. Ardından evden çıkmadan önce cebine attığı küçük mumu pastanın tam ortasına yerleştirmişti.

"Mutfakta çakmak vardır değil mi?"

Jeon hala daha yüzündeki şaşkın ifadeyle küçüğüne bakarken kafasını salladı. "Evet var." demişti sonra. Ne yapacağını bilemediğinden ayakta öylece dikiliyordu.

Jeonحيث تعيش القصص. اكتشف الآن