12. Bölüm

5.8K 759 1.5K
                                    

Tam bölümü yayımlayacaktım ki hikayenin okunmasının 11k olduğunu gördüm. Teşekkür ederim bebeklerim benim 🥺😔

Hadi iyi okumalar 💜

~~~

Jeon'un geri döneceğine dair olan umudunu hiç kaybetmemişti Jimin. Şimdi ise tam karşısındaydı genç adam. Ancak Jimin kalakalmıştı olduğu yerde. Hareket edemiyordu. Sanki bir duvar vardı önünde, Jeon'a koşmasını engelleyen.

Onun hiçbir sözüne cevap vermedi. Dakikalar geçmesine rağmen hâlâ daha olduğu yerde duruyor ve de ağlıyordu. Jeon elbette onu çok endişelendirdiğini biliyordu. Bunu Jimin'den duymasına gerek yoktu. Şaşkınlığı, kızgınlığı, kırgınlığı... Hiçbirine diyecek bir lafı da yoktu.

Ama şu anda tek istediği şey küçük arkadaşının ona sarılmasıydı. Sonra konuşurlardı her şeyi. Şimdi Jimin'in sarılışına ihtiyacı vardı. Yıllardır uzak olduğu özlem hissi ile kucaklamak istiyordu küçük bedenini.

Ona doğru bir adım attı. Jimin ise onunla beraber bir adım gerilemişti. Bu, her ne kadar belli etmemeye çalışsa da Jeon'un kötü hissetmesine neden oldu.

Yine de yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve bir daha denedi. Aralarında beş altı adımlık bir uzaklık vardı şimdi. Jimin gözyaşlarından buğulanmış gözlerine rağmen saçını kestirmiş olduğunu fark etti. Hâlâ uzun sayılırdı gerçi.

Deli gibi atmaya başlayan kalbinden nefret etti o an. Jeon kalbini ele geçirmişti, ne yaparsa yapsın sonunda yine onun için atıyordu. Bir tek ona böyle atıyordu.

"Özlemedin mi hiç..?" diye sordu Jeon bu sefer.

Jimin sırt çantasının kollarını iyice sıktı. Kafasını yere eğmişti. Kendisine birkaç saniye verdi sakinleşmek için. Sonra kafasını yeniden kaldırıp gözyaşlarından ıslanmış olan yanaklarını silmişti.

Jeon sanki ona sarılacağını hissetmiş gibi kollarını iki yana açtı. Gözleri bu hareketi yüzünden yeniden dolarken aralarındaki mesafeyi koşarak kapattı Jimin. Kollarını beline sarıp kafasını sağ omzuna yaslamıştı.

Jeon önce ellerini nereye koyacağını bilemedi. Ardından bir elini sırtına attı, diğeri ile de kafasını okşamaya başladı. Jimin'in titreyen vücudu yüzünden ağladığını fark ettiğinde "Özür dilerim." diye fısıldamıştı kulağına doğru. Defalarca kez.

"Sana her şeyi anlatacağım. Seni üzeceğimi, endişelendireceğimi bile bile gitmedim inan bana."

Jimin yavaşça geri çekildi. Elleri bu sefer Jeon'un omuzlarına çıkmıştı. Pembeleşmiş küçük gözleri ile büyük, kahverengi gözlere bakıyordu.

Hiçbir şey demedi. Sadece kafasını salladı sözlerine ve bu sefer kollarını boynuna dolayıp sıkı sıkı sarıldı koca bedene. Jeon'un ruhunu büyük bir suçluluk hissi kaplamıştı. Tanrı'ya yemin olsun ki Jimin'i üzmeyecek başka bir yol yoktu. Ona yapması gereken şeyleri yapmadan her şeyi anlatamazdı.

Kendi gözyaşlarını sildikten sonra küçüğününkileri de sildi.

"Hadi gidelim."

Onay için gözlerine baktığında Jimin kafasını olumlu manada salladı ve arabaya doğru yürüdü.

Yola çıktıktan birkaç dakika sonra Jeon sessiz sessiz yanında oturan gence baktı göz ucuyla. Bu normal değildi.

"Bana sürüyorum direkt. Eve uğrayacak mıydın?"

Jimin dizlerinin üzerindeki ellerini izlemeyi bıraktı ve Jeon'a baktı. Kafasıyla reddetmişti.

"Peki."

JeonKde žijí příběhy. Začni objevovat