27. Bölüm

8.1K 702 1.1K
                                    

Jimin kemerini söktükten sonra yüzündeki hoş gülümsemeyle kendisini izleyen adama doğru döndü. Kafasını koltuğun başlığına yaslamış, öylece koyu kahverengi gözlere bakmaya başlamıştı o da.

Jeon ön camdan sokağa şöyle bir göz gezdirdi. Yağmur yağdığı için ortalıkta kimse yoktu. Yeniden küçüğüne çevirdi bakışlarını. Bir tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra işaret parmağını yanağında gezdirmişti.

Jimin hemen doğruldu. Biri görecek diye çok korkmuştu. Jeon telaşını çok sevimli bulduğundan kıkırdadı. Jimin ters ters bakmıştı genç adama.

Jeon belli belirsiz çıkan sesiyle "Özür dilerim." dedi gülümsemesinin arasından. Ardından arkasına yaslanıp küçüğünü şöyle bir süzmüştü. "İstersen bana gidelim. Biraz toparladıktan sonra eve dönersin."

Jimin omuz silkti. "Sonra gelirim belki." demişti mahcup bir edayla. Ona gelmeyi kabul etmediği için Jeon'un ters bir tepki vermesinden çekinmişti.

Jeon usulca kafasını salladıktan sonra "Sen nasıl istersen." dedi. "Ama bana söz ver, kendini gereksiz yere üzmeyeceksin."

"Denerim." Çantasının bir kolunu omzuna taktı. "Görüşürüz."

"Görüşürüz." Jimin'in saçlarını karıştırdı. "En fazla bunu yapabilirim sanırım."

Jimin en azından yanağını öpmek istedi fakat evinin önünde olması ve annesinin ya da büyükannesinin ikisini görme ihtimali ona engel olmuştu. Yeniden "Görüşürüz." deyip gülümsemeye çalıştı. Arabadan indikten sonra eğilip camın arkasından el sallamıştı Jeon'a. Aklının onda kalmasını istememişti bu yüzden elinden geldiğince iyi görünmeye çalışıyordu.

Jimin eve girdi. Pencereden Jeon'un arabasının uzaklaşmasını seyrederken annesi ona seslenmişti.

"Jimin..? Hoş geldin canım." Oğlunun kızarmış gözlerini ve asık suratını gördüğünde merakla "Ne oldu?" diye sormuştu.

Jimin atkısını çıkardı. Annesine bakmıyordu. Gözleri dolmaya başlamıştı. Aslında ona önemli bir şey olmadığını, sadece babasıyla tatsız bir konuşma yaptığını ve sinirlerinin bozulduğunu söylemeyi planlamıştı ancak kendini tutamamıştı.

Neden bir türlü mutlu olamıyordu bilmiyordu. Sonunda Jeon ile birlikteydi, genç adam da ondan hoşlanıyordu fakat mutlu olduğunu söyleyemezdi. Babası buradan gidene kadar da olmayacaktı. Jeon'a belli etmese de sürekli aklındaydı. Aklına her geldiğinde kalbi sıkışıyordu sanki. Babasının bir yolunu bulup onu Royaltell'den götürmesinden ölesiye korkuyordu çünkü.

"Jimin..."

Annesi saçını okşadığında bir adım geriledi. Montunun fermuarını açmıştı. Gözlerini hâlâ daha annesinden kaçırıyordu.

"Babamla karşılaştım okul çıkışında." dedi. Sakin görünmeye çalışıyordu. "Boş boş konuştu, canımı sıktı."

"Anladım." Jimin'i süzdü baştan aşağıya. "Başka bir şey olmadı yani..?"

"Hayır. Ben çok açım, yemek hazır mı?"

"Birazdan hazır olur."

Jimin kafasını salladı. Botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giyindikten sonra bir köşede sessizce onu izleyen annesine bakabilmişti sonunda ve odasına çıkmadan önce yanağına küçük bir öpücük kondurmuştu.

"İyiyim ben." dedi, Emily'nin içini rahatlatmak adına ama sesi o kadar güçsüz çıkmıştı ki pek işe yaradığı söylenemezdi.

Banyoyu hazırlayıp sıcak bir duş aldı. Biraz daha iyi hissediyordu şimdi. Saçlarını makineyle özenle kuruttuktan sonra aşağı indi. Büyükannesi çoktan masaya geçmişti. Jimin de yanağını öpüp yerine oturdu. Emily geldiğinde yemeğe başlamışlardı.

JeonWhere stories live. Discover now