11. Bölüm

5.3K 750 906
                                    

Ona küçük sürprizler yapın 😌 👩‍❤️‍💋‍👩

Gerçi bu size bayağı büyük bir sürpriz olmuştur ama nskxmsızösxoskk

Hadi iyi okumalar 💗

~~~

Küçük Prens, saatler geçmesine rağmen hala daha o merdiven basamağında oturuyordu. Ağlamaktan başı ağrıdığından kenara doğru yanaşmıştı sadece, başını duvara yaslamak için. Havanın kararmasına pek bir şey kalmamıştı. Eve o karanlıkta nasıl geri döneceği ise şu an umurunda olan son şey bile değildi. Aklını yitirmiş gibi öylece yola bakıyor, ağlıyordu. Sanki gözyaşlarının bir sonu yoktu, uçsuz bucaksız bir okyanustan alıyordu kaynağını.

Dürüst olmak gerekirse bu seferki terk edilişi babasınınkinden daha farklı hissettirmişti ona. Biri kalbini söküp çıkarmış ve üzerinde tepindikten sonra ona geri vermiş gibiydi. Ne yapacağını, nasıl eski haline getireceğini bilmiyordu. Bu, kesinlikle hiç tatmadığı bir acıydı. Galiba bundan dolayı aklını kaybetmiş gibi öylece oturuyordu o merdiven basamağında.

Gelmeyeceğini biliyordu. İçinde başka biri vardı sanki, ondan nefret eden biri. Israrla gitti, dönmeyecek deyip duruyordu. Eve gitmesini söylüyordu. Jimin ise ona rağmen geleceğini söylüyordu kendine. Bazen içinden bazen farkında olmadan seslice.

İleride biraz uzandıktan sonra yanına geri dönen kediyi gördüğünde biraz olsun durulmuş olan gözyaşları aniden gürlemişti yine. Kediye "Gelmiyor." derken küçük çenesi titremişti, elinde olmadan. Yine çok güçlü bir ağlama krizi başlamıştı.

Elleriyle yüzünü kapattı. Etrafta kimse olmamasına rağmen yüzünü kapatmak istemişti.

"Jimin?!"

Kendisine seslenildiğini duyduğunda hemen ellerini yüzünden çekti. Yola çevirmişti kıpkırmızı gözlerini. O kadar kendinde değildi ki Tonio'nun sesini tanıyamamıştı. O sanmıştı, Jeon. O geldi sanmıştı.

Tüm gücünü toplayıp ayağa kalktı. Gözyaşlarından ıslanmış olan yanaklarını, çenesini ve boynunu silmişti.

"Nerdesin Tanrı aşkına? Haber vermedin, merak ettim. Annen de hiç aramadı dedi-" Jimin'in yüzünü görebilecek kadar yakınına vardığında korkudan birkaç adım geriledi. Olduğu yerde kalakalmıştı sonra. "N-Ne... Oldu..?"

Jimin sertçe yutkundu. Yeniden ağlamaya başlamıştı. Sonra basamakları inip Tonio'nun yanına gitti. Sıkı sıkı sarılmıştı ona, Jeon'un gittiğini fısıldarken kulağına.

Tonio duyduğu sözlerle şok oldu. Jimin kendisine sarıldıktan birkaç saniye sonra kollarını sarabilmişti sırtına bu yüzden.

"Nasıl yani? Temelli mi gitmiş? Nereye gitmiş?"

Jimin, ona daha sıkı sarılırken "Bilmiyorum." dedi, oldukça zor işitilen sesiyle. "Hiçbir şey bilmiyorum."

Sormak istediği çok şey olsa da sustu Tonio. Jimin'i daha önce hiç böyle görmemişti. Bu yüzden o da kendisini kötü hissetmeye başlamıştı. Ağlamamak için yeşil gözlerini gökyüzüne dikmişti.

Orada öylece ne kadar kaldılar ikisi de emin değildi. Tonio sonunda Emily'yi de daha fazla meraklandırmamak adına geri çekilmişti. Tişörtünün sol kısmı Jimin'in gözyaşları yüzünden bayağı ıslanmıştı.

Arkadaşının gözyaşlarını silerken "Hadi eve gidelim." dedi. Sesi Jimin'in daha önce şahit olmadığı kadar yumuşaktı. "Emily de merak etmişti seni. Hadi gidelim."

"Ama ya... Ya gelirse? Beklemem lazım."

Uzun süredir ağladığı için konuşurken istemsizce duruyordu ve o sırada kesik kesik nefesler alıyordu. Tıpkı babasının küçükken ona kızdığı zamanlarda delice ağladıktan sonra olduğu gibi.

JeonWhere stories live. Discover now