13. Bölüm

6.8K 736 1.3K
                                    

9k lik bir bolum sizi bekliyor ☺️😽 (valla notlardan buraya yapistirinca ben de bi sok yasadim)

veeeee erken geldim 💅🏼💃

~~~

Saat sekize yaklaşırken ilk uyanan Jeon oldu. Alnına düşen saçlarını geriye doğru taradıktan sonra kendisine yapışmış olan gence çevirmişti gözlerini. Sıcak nefesi boynuna değiyordu. Üzerine atmış olduğu bacağını nazikçe indirdi. Yüzünde güzel bir gülümseme vardı.

Saçlarını okşadı. "Jimin..? Hadi uyan canım."

Küçük arkadaşı huysuzca bir şeyler mırıldandı. Jeon ağzından çıkan hiçbir şeyi anlamamıştı ve bu kahkaha atmasına neden olmuştu. Şansını bir kez daha denedi. Jimin bu sefer daha anlaşılır bir şekilde "Tamam." diye söylenmişti sinirle. "Beş dakika daha."

"Sen de bayağı uykucusun."

Jimin, duyduğu sesin kime ait olduğunu sonunda idrak ettiğinde başından aşağı kaynar sular dökülüyormuş gibi hissetti. Hızla küçük gözlerini açmış ve geri çekilmişti. Dün gece yaptığı şeyler aklına geldiğinden büyük bir panik hali tüm vücudunu kaplamıştı.

Sertçe yutkundu. Gülümsemeye çalışıyordu.

"Ay... Günaydın."

Jeon sersemlemiş hâline tebessüm etti.

"Günaydın. İstersen biraz daha uyu, ben kahvaltıyı hazırlayınca çağırırım seni."

Jimin hiçbir şey anlamadı. Jeon her zamanki Jeon'du sanki ama bir diğer ihtimal de beynini kemirmeyi başarıyordu. Neden yapmıştı ki öyle bir şeyi Tanrı aşkına! Nasıl Jeon'un her şeyi öğrenmesini istemişti? Olacak olanları bilmiyormuş gibi... Başına gelebilecek şeyleri hayal edemiyormuş gibi...

"Ş-Şey... Ben o zaman biraz daha kestireyim, olur mu?"

Küçük arkadaşı ne zaman böyle kafası karışmış bir şekilde konuşsa çok sevimli görünüyordu. Jeon yanaklarını mıncırmak istese de Jimin'in bundan hoşlanmayacağını düşündüğünden bu fikrinden hemen vazgeçti.

"Olur." dedi, yanaklarını mıncırmak yerine kafasını okşamıştı.

Jeon odadan çıkar çıkmaz Jimin kafasını yatağın başlığına yasladı ve gözlerini yumdu. Sesli bir nefes dökülmüştü dudaklarından. Kalbi onu yoran bir hızda atıyordu.

"Aptal." diye mırıldandı kendi kendine.

Ağlamamak için kendisini tutuyordu. Gözlerini tavana dikmişti.

Jeon ile arkadaş kalmak sandığı kadar kolay değildi. Bazenleri, tıpkı dün geceki gibi, kalbinin derinliklerinde taşıdığı sırrı omuzlarına ağır gelirdi ve her şeyi söylemek isterdi. Söyleyip kurtulmak... Ancak sonrasında olabilecek şeyleri düşününce güçlü bir korku sarardı tüm bedenini. Bu korkuların en beteri ise Jeon'un onu reddetmesi ihtimalinin neden olduğu korkuydu.

Jimin onsuz bir hayatı hayal etmek bile istemiyordu.

Biraz daha düşüncelerinde gezindikten sonra yataktan kalktı. O kattaki banyoda elini yüzünü yıkayıp aşağı inmişti. Jeon radyoyu açmış, kahvaltı hazırlıyordu.

Küçüğünü gördüğünde oldukça neşeli çıkan sesiyle "Geldin mi?" diye sordu. "Hadi geç. Biraz acele etmemiz gerek yoksa geç kalacağız."

Jimin usulca kafasını salladı. Suratı asıktı ama Jeon portakal suyunu bardaklara doldurduğundan yüzüne dikkatli bakamamış, dolayısıyla da fark edememişti.

JeonWhere stories live. Discover now