Şaşkınlıkla koluna ve bana bakan Demir'i gördüğümde gözlerim irileşti. Hızlıca gerileyip kolunu bıraktım. "Özür dilerim! Refleksif bir şeydi."

Bileğini yavaş bir şekilde çekip ovarken dudağımı ısırıp kafamı eğdim. "Reflekslerin... İyiymiş."

Ona baktım. Gülümseyip elini arkasına sakladı. "Bana böyleysen dışarıya da böylesindir. Kendini koruman güzel bir şey."

Yutkunup kafamla onayladım onu. Bakışlarımı kaçırıp hızlıca en son girdikleri odaya ilerledim. "Geç otur güzelim." dedi Bahar hanım bana karşı.

Hafifçe gülümseyip boş bulduğum bir koltuğa oturdum. "Ben yiyorum valla. Afiyet olsun." diye yemeğe başlamıştı Doğu.

Kafamı eğip sırıttım. Kapıda bir gülüş duydum. "Anne siz bu çocuğu çok mu aç bırakıyorsunuz? Her geldiğimde aç çünkü."

Kafamı kaldırıp o tarafa baktım. Kapıda Demir'den daha büyük gibi duran bir adam vardı. O, Gediz olmalıydı.

Bakışları masanın sonunda, ona bakan bana döndüğünde kısa bir an durmuştu. Masaya doğru yaklaşmaya başladı. Hızlıca önüme dönüp elime çatalı aldım.

"Sude gerçekten karıştı yani?"

Hafifçe ona baktığımda kafasını iki yana salladı. "Bunu yemekten sonra bi konuşalım baba, anne."

Toprak bey de Bahar hanım da onayladı sessizce. Gediz bir şeyler mırıldandı ama anlamadım. Yanımdaki boş sandalyeye oturduğunda dikleşmiştim. Güçlü dur. Ezik gözükme.

Midemin bulandığını hissettim. Resmen karnımdakilerin yukarı doğru hareketlendiğini hissetmiştim.

"Neden yemiyorsun kızım? Yemekleri sevmedin mi?"

Kafamı hızlıca iki yana salladım. "Çok güzel görünüyorlar, ellerinize sağlık. Sadece bir an daldım."

Gülümsedi. Tepki vermeyip bakışlarımı masaya çevirdim. Kusmak istemiyorum. Dudaklarımı birbirine bastırıp tabağımı elime aldım ve az az doldurmaya başladım. Aç değilim desem bir şey yemediğimi söylerler.

Bir kaşık daha yemek koyacaktım ki durdum. Bu onları ilgilendirmez. Onları tanımıyorum.

Kaşığı bırakıp tabağı önüme bıraktım. Tam çatalımı 1-2 kaşık koyduğum yemeğe daldıracağım sırada çatalımın üzeri başka yemeklerle doldu.

Kafamı yavaşça kaldırıp Gediz'e baktım. Birkaç kaşık da püre koydu tabağıma. Ona, bir uzaylıymış gibi tuhaf tuhaf baktım. Bana bakmadan önüne döndü ve yemek yemeye başladı.

Sakince önüme dönüp tabağımdaki fazla koyduğu yemekleri onun tabağına koydum. Kafasını kaldırıp bana baktı. "O yemekler senin için çok az."

Gözlerimi kaçırıp önüme döndüm. Bu seni ilgilendirmez ki.

Çatalımın ucuna aldığım lokmayı dudağıma yaklaştırdım. Yemek yemek istemiyorum.

Kaşlarımı çatıp yemeği ağzıma aldım. Ne nazlı çıktın sende! Zehir değil yemek bu! Zıkkımlan ve defol Mevsim!

Tabaktaki yemeği uzun oturmak için yavaş yavaş yiyerek bitirdim. Su içip ayağa kalktım. "Ellerinize sağlık. Benim ödevlerim vardı."

Evet, dönemin son haftası ödevlerim var.

"İyi gözükmüyorsun." dedi Bahar hanım anlıma bakarken. Elim anlıma gitti. Yine terlemiştim. Kışın ortasında terlemeyen de ne bileyim yani.

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon