16. Bölüm

150 16 19
                                    

Bugün her şeyin biteceği gündü. Bugün Baekhyun'un bu iğrenç hayatındaki, ona mutsuzluk ve yalnızlıktan başka hiçbir şey vermeyen bu bencil şehirdeki son günüydü. Biletini almış, Junbi'ye istifa dilekçesini çoktan vermişti.

Junbi'de babasıyla birlikte çalışmak ve Parklar ile ortak olmak çocukluğundan beri hayalini kurduğu bir şeydi. Bu hayalinde gerçekleştirdirdiği tek şey ise Junbi'de çalışabilmek olmuştu. Babasının anıları vardı sadece. Park ailesinden geri kalan şey ise sadece düşmanı Park Chanyeol'dü.

Artık ortak değillerdi. Baekhyun'un ailesi cani bir şekilde yok edildikten sonra Park, Oh ve Byunlar arasındaki ortaklık otomatikman sonlanmış ve tüm güç Kim Junmyeon'a geçmişti. Sehun'un babası emekli olunca Sehun'dan daha çok sevip güvendiği üvey oğlu Junmyeon'u Amerika'dan çağırmış ve şirketin başına geçirmişti. Böylece patronları Kim Junmyeon olmuştu.

Baekhyun ve Chanyeol bugün orada varis olarak çalışabilecekken, üvey bir varisin eminde gezinip sade bir çalışan olarak çalışıyorlardı ve Baekhyun artık buna katlanamıyordu. Şirkette babasını görememek, Kim Junmyeon'dan emir almak, her toplantıda Park Chanyeol ile karşılaşmak ve her toplantıda hatta bir araya geldikleri her otamda herkesim gerilmesi, özellikle son işinde bir sürü sıkıntıya girmesi... Bunlara artık dayanamıyordu. Öncesinde de benzer sıkıntılar çıkmıştı fakat bir senedir yaşadığı bu sıkıntı gerçekten daha büyük bir felaketin başlangıcı gibiydi adeta.

Öte yandan Sehun bir gün anısızın arayıp artık Baekhyun ile arkadaşlığına devam etmek istemediğini söylemiş ve Baekhyun'un ağzından tek bir söz çıkmasına bile müsaade etmeden telefonu kapatıp her yerden engellemişti Baekhyun'u.

Baekhyun suçunu bilmiyordu. Suçu var mıydı onu bile bilmiyordu ve Sehun'u aylardır görmemişti bile. Ülkeyi terk etmeden önce son bir kez görüşmek istese de Sehun'a hiçbir yerden ulaşamamış ve en sonunda vazgeçmişti.

Baekhyun parayı Kim Heechul'e teslim ettikten sonra evime dönecek ve valizine son birkaç parça eşyasını koyup sabah havaalanına gidecekti. Sonrasında da ülkeye geri dönmemek üzere ülkesini kızıyla birlikte terk edecekti. Artık pes etmişti.

Artık pes etmişti çünkü bir şeyi fark etmişti: İkisinin de eline birçok fırsat geçmişti fakat ikisi de bir hamlede bulunmamıştı. Çünkü ikisinin de birbirinden başka kimsesi kalmamıştı geriye. Birbirlerinden ne kadar nefret ettiklerini söyleseler de, ne kadar birbirlerini öldüreceklerini dile getirseler de ikisi de karşı taraftan adım bekliyordu. İkisi de harekete geçmiyordu.

Baekhyun hazırladığı çantayı aldı ve ayaklarının altında dolananan kızına uzun bir öpücük verdikten sonra Kim Heechul ile buluşmak için sözleştikleri yere gitmek üzere evinden çıkıp arabasına bindi.

Navigasyonu açtı ve bu sayede buluşacakları yere hızla gelmişti fakat adresin yanlış olabileceği düşüncesi zihnine çökmüştü bir anda. Çünkü etraf oldukça karanlık ve ıssızdı. Kendi arabasından başka bir araç yoktu ve aynı şekilde kendisinden başka kimse de yoktu. Oldukça sessiz, karanlık ve ürkütücü bir yerdi fakat girdiği konum tam olarak doğru yeri gösteriyordu.

Yine de adresi navigasyona yanlış girip girmediğini anlamak için Kim Heechul ile olan mesajlaşmasına baktı fakat kesinlikle doğru girmişti. Sessizlik yüzünden tedirginliği artarken titrek bir nefes bıraktı ve Heechul'ün numarasını arayıp telefonu kulağına götürdü. Telefon çaldı.

Çaldı.

Çaldı.

Çaldı.

Cevap veren olmadı.

Bir kez daha aramaya karar verdi fakat sonuç yine aynıydı. Tekrar aramayı denedi, tekrar ve terkar, tekrar, tekrar... Ancak tüm sonuçlar aynıydı. Telefona cevap veren yoktu.

DRAGON'S TEETHWhere stories live. Discover now