Kan

1.6K 95 254
                                    

Vegas

Asansöre binince sanki biri iri elleriyle boğazımı sıkıyormuş gibi boğulmaya başladım. Hayatımda ailem dışında sadece bir kişiye güvendim, sadece bir kişi. Bana defalarca yalan söylemesine rağmen yine de ona inanmayı seçtim. Her defasında beni aptal gibi kandırdı, dalga geçti ama ben de her defasında ona şans verdim. Belki bu sondur, artık kendini bana açar, bana güvenir, yalan söylemez sandım ama o hiç değişmedi.

Ona tüm geçmişimi, abisinin yaptıklarını anlattım. Abisinin beni öldürmek istediğini, ölümden kıl payı kurtulduğumu söyledim ama o yine de abisini seçti. Benim onun hayatında hiç değerim yokmuş.
Beni öldürürse asla ses etmem, en azından katilim o olur ama kardeşim. Nasıl küçücük çocuğu gidip de ailesine anlatır? Benim ona defalarca kardeşimi gizli tuttuğumu söylememe rağmen nasıl anlatır?
Ah Pete, lanet olsun sana. Seni asla affetmeyeceğim.

Düşünüyorum da belki de benden affedilmesini istemiyordur. Günlerdir ona dokunmamam için bahaneler üretiyor. Onun gözünde abisinin katiliyim. İstediği sadece intikamdı ve onu da aldı benden. Bana düşmanımın mezarını kazdırdı, en derinime girip tüm hayatımı öğrendi. Abisi Kim'den hiç bir farkı yok. Ben kime evlenme teklifi ettim böyle?

Dalıp gittiğim düşüncelerden asansörün ilk kata ulaştığını haber veren sinyali sayesinde ayıldım.
Kapılar açılınca hemen kendimi dışarı atmak, biraz hava almak için asansörden çıktım.
Will hâlâ ameliyattaydı ve ben artık kapı arkasında ondan gelecek kötü haberleri duymaya hazır değildim. Şu an sadece havaya ihtiyacım vardı.

Hastanenin çıkışına doğru giderken bir kaç hemşirenin ve çalışanların   aceleyle dışarı koştuğunu gördüm.
"Özür dilerim, Vegas bey". Hemşire kız yanımdan geçerken bana çarpmıştı. Onların neden bu kadar acele ettiklerini anlamıyordum. Merakıma yenik düşüp birinin kolundan tutup "neler oluyor?" diye sordum.
"Siz kimsiniz? İzin verin işimizi yapalım" dedi kız. Galiba işe yeni başlamıştı, beni tanımıyordu. Kızın benimle kabaca konuştuğunu duyan diğer hemşire koşarak yanımıza geldi. "ah onun adından özür dilerim, Vegas bey. İşe yeni başladı daha".
Kız pişman olmuş gibi dudağını ısırdı.

"Neler oluyor?" diye sordum kadına.
"Biri atlayarak intihar etmiş. Tüm basın, polisler hepsi dışarıda. Cesedini hemen morga götürmemiz gerek. Yoksa hastanemizin adına kötü haberler yapılacak"
"Kim?" diye sordum hemen. Pete'i çatıda yanlız bırakmıştım. Pete olamazdı. Ellerimin titremeye başladı.
"Bilmiyorum efendim, genç bir adammış, yüzü mahvolmuş"

Kadını gitmesi için özgür bırakıp duvarlardan tutunarak asansöre doğru gittim. Hastaneye doğru getirilen cesede bakamadım, bakamazdım. Şu an sadece Pete'i bıraktığım yerde bulmayı umuyordum. Pete asla öyle bir şey yapmaz. Beni kandırdı, bana ihanet etti. Neden onu terk ettiğim için kendini öldürsün ki? Peki ya ben yanıldıysam? Ya doğruyu söylüyorsa? Ya gerçekten istemeden ailesine söylediyse kardeşimi? O zaman öldürür mü kendini?

Pete ve ölüm. Bu iki kelimeyi birlikte kullanmak kalbime acı veriyordu. Ölürse ne yapacağım? Bir daha onun küçük gözlerini, küçük burnunu, dudaklarını görmeyecek miyim? Beni yaz esintisi gibi serinleten kokusunu çekemeyecek miyim içime?

Asansörün düğmesine durmadan basıyordum. Ama o hala aşağı iniyordu. İçime dolan pişmanlıkla duvarı yumruklamaya başladım. Sonunda asansörün iniş sesini duyunca açılan kapısının önünde durdum. Kapı açılınca içinden çıkan adam hem beni mutlu etti, hem de eski nefretimi geri getirdi.
"Vegas" dedi Pete, kızarmış gözlerini kocaman açarak. Üstü başı toz içindeydi, sanki yerde yuvarlanmış gibi. Onun ismimi söyleyen sesini bir daha duyamayacağımı sanmıştım. Ona şu an sıkıca sarılıp, bir daha bırakmamak istiyordum ama suçlu olduğunu hatırlayınca hemen vazgeçtim.

VegasPete (Firstlove)Where stories live. Discover now