Cidden onu Karan sandığıma inanamıyorum. Arkamı dönmedim. Çünkü döneceğim an konuşacaktı. Direkt olarak gözlerine baktım.

Mimikleri değişmişti. İfadesizleşmişti sanki. Ellerini cebine koydu. "Mevsim... Adının neden Mevsim olduğunu biliyor musun?"

Kaşlarımı çattım. "Bu seni ilgilendirmiyor?"

Kapıyı biraz daha açtım. Bu adam tekin biri değildi. Bundan emindim.

Dudağı kıvrıldı. "Adını gerçek abin koydu."

Kaşlarım daha fazla çatıldı. "Neyden bahsediyorsun? Yine saçma bir yalan olmalı değil mi?"

Benim abim yoktu ki!

12 yaşımda annem ve babam gelip beni kaldığım yetimhaneden almıştı! Annem çocuk yaşta bana hamile kalınca çareyi yetimhaneye bırakmakta bulmuşlar. İsmimi de onlar koymuş zaten. İkisi evlenene kadar onca zaman geçmiş...

DNA testi de pozitif çıktığı için almışlardı beni zaten.

Bana doğru bir adım atıp durdu. "Yanılyorsun. Senin üç abin var."

Alaylı bir ses çıkardım. "Annem bana 17-18 yaşlarında hamile kaldı. 3 abimin olması sence de biraz zor değil mi?"

Yüzündeki memnuniyeti görmüştüm. Tuzağına düştüm... Bir şey planlıyor.

"O kadın senin annen olmadığı için sorun yok."

Bir süre adamın koyu gözlerine baktıktan sonra göz devirdim. "Aynen. İyi rüyalar."

Arkamı dönerek o sınıftan çıktım ve hızlı adımlarla merdivenleri indim. Düşünme Mevsim. Saçmalıyorlar işte.

Okuldan çıktığım gibi soğuk yüzüme vurmuştu. Montuma sığınarak gözlerimi kıstım ve bahçe çıkışına yürüdüm.

Kapının önünde bir çocukla konuşan Karan'ı görmezden gelerek hızlıca yanından geçtim ve otobüs durağına yürümeye başladım. Okulun biraz ilerisinde kalıyordu. "Donuyorum. Donuyoruum."

Ben hızlı hızlı yürürken yüksek bir araba sesi duydum. Yüzümü buruştururken arabanın şoförüne sövüyordum. Kulağım sikildi onun bunun çocuğuu.

Sakin bir şekilde nefes aldım. Adımlarımı yavaşlatıp arabanın geçmesini beklerken hemen dibimde duran araçla gerilemiştim.

Bu yolda neden kaldırım yok!

Şaşkınlık ve sinir dolu bir ifadeyle siyah camlı araca baktım. Pencere yavaşça açılmış ve biraz önceki adam görülmüştü. Gülümseyip bir şey demek için açtığı ağzıyla hızlıca montumun cebindeki elimi çıkarıp adama doğrulttum.

"Sen kimsin ya? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bana mı çarpacaktın hayvan herif?"

Gülümsemesi donarken kaşları havalanmıştı. "İyi misin? Özür dilerim."

Göz devirdim. "Amacınız ne sizin?"

Birkaç kişinin bize baktığını hissediyordum. Sonuçta okul çıkış saatleriydi hâlâ. Aklımda hakkımda yayılabilecek dedikodu senaryoları canlandı.

Gergin bir şekilde etrafa kaçamak bakışlar atarak "Yolunuza gidin beyefendi." dedim.

Önüme döndüğüm gibi hızlı adımlarla yürümeye başladım. "Hey! Seninle konuşmam gerekiyor."

Bırak peşimi be adam!

Onu duymazdan gelerek yürümeye devam edecekken kapı sesi duymuştum. "Allah'ım sabır."

EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz