2.1

70 7 1
                                    

Huzur'un sözlük anlamını sorsalardı şuan bulunduğum durumu tarif ederdim. Kokusu ciğerlerimde dolaşırken gözlerim kapalı bir şekilde kollarının arasında öylece duruyordum. Şuan hiçbir şey umrumda değildi. Anın tadını çıkarmak istiyor ve bende kollarımı ona sarmak istiyordum. Fakat kendimi engelleyerek ellerim iki yanımda heyecandan tırnaklarımı avuç içlerime geçiriyordum. Eli topuz yaptığım saçımdan enseme doğru inmeye başladı ve en sonunda belimde durdu. Yutkundum.

Artık toplanmalı ve kendime gelmeliydim. Zorlayarak da olsa geri çekildim ve o da kollarını üstümden çekti. Sabahki kadın aklıma geldi ve anlık yaşadığım pişmanlıkla derin bir nefes çektim. Sonuçta sevgilisi olan bir adamla yakınlaşmıştım. Ondan birkaç adım uzaklaşarak merak ettiğim soruyu sordum.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

Bana neden sarıldığını sormak en doğal hakkımdı bence. Düz yüz ifadesi sorumla birlikte değişti ve bir elini pantolonunun cebine koydu. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Tek kaşını kaldırdı.

"Hoşuna gitmedi mi?"

Ukala!

Gözlerimi devirerek etrafta gezdirdikten sonra yüzünde durdum.

"Benimle dalga mı geçiyorsun?"

Yavaşça kaşını indirdi fakat yüzündeki ifade değişmedi. Ben hareketlerini izlerken "Neden böyle düşündüğünü anlamıyorum?" dedi. Samimiyetsizce güldüm. Daha sonra belli belirsiz gülümsemesi de yavaşça soldu.

"Ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Kendini bu şekilde bana affettirmeye çalışıyorsun ve bu oldukça rahatsız edici."

Başını olumsuz anlamda salladı. "Saçmalıyorsun ve emin ol bu daha çok rahatsız ediyor."

İsyan edercesine "Ben mi saçmalıyorum? Hoşuma gittiğini bildiğin halde soruyorsun, üstüne üstlük dalga geçerek ve burada saçmalayan ben oluyorum öyle mi?" dediğimde bu durum can sıkıcı olmaya başlamıştı. Niyetini anlamadığımı düşünüyordu fakat aptal değildim.

"Anlaşılan ne yaparsam yapayım sana karşı yaptığım her iyi niyetli hareketimi buna yoracaksın."

Daha sonra hızla ve yüzüme bile bakmadan salona doğru giden koridora daldı ve uzaklaştı. Bir şey söyleyecektim fakat beni dinlememişti bile. Sinirli değildi fakat gerilmişti.

Bunun yanısıra ben sinirlenmiştim. Birkaç dakika sinirimi yatıştırmaya çalışarak manzaraya baktım. Daha sonra derin bir nefes aldım ve salona geçtim.

Ersay ve babam salonun orta kısmında ayakta dururken karşılarında bir kaç tane adamla konuşuyorlardı. Gözlerim istemsizce doktoru aradı fakat göremedim. Merakla babam ve Ersay'ın bulunduğu yöne doğru yürüdüm. Biraz yaklaşınca tebessüm eden yüzünü gördüğümde biriyle konuşuyordu ve önündeki iki kişiden dolayı göremediğimi farketmiştim. Babamın arkası bana dönüktü ve ben yaklaşınca bunu hissetmiş gibi bana döndü. Gülümseyerek elini belime koydu ve beni yönlendirerek yanına çekti.

Bu hareketinden koruma iç güdüsünün devreye girdiğini düşündüm fakat gülümseyerek bana elini uzatan adamların elini sıktım. Toplamda üç adam ve iki kadın vardı. Adamlardan orta boylu ve orta yaşlı, saçlarının arasında yer yer beyazlar çıkmış olan "Eşiniz ne kadar güzel, çok şanslısınız." dedi bozuk Türkçesiyle.

Aynen kardeşim Aras kargo aç kapıyı!

Öncelikle ben mi yaşlı görünüyordum yoksa babam mı genç görünüyordu? Bunu adamın bozuk gözlerine bırakmıştım ki bunu ona düşündürten şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Diğer taraftan ise babam klasik bir Türk babası olmadığı için şanslıydı çünkü hiçbir Türk babası adamın ettiği iltifata 'Avrupa'da böyle oluyormuş bro' diyerek sessiz kalmazdı. Babam Avrupai davranışlarından ödün vermeyerek sesli bir şekilde güldü. Ondan beklenecek medeniyetle "İltifatınız için teşekkür ederim ama kendisi kızım." dediğinde adam birazcık şaşırarak "Öyle mi...?" dedi ve sonra bana bakarak "Hatamı mahzur görün Arslan Bey'in kızı olduğunu bilmiyordum. Daha önce bahsetmedi hiç." dediğinde sahte bir gülümsemeyle başımı salladım. Tam bir yalaka! Tahmin ettiğim gibi babamın yanında olabilmek için ellerinden gelen her saçmalığı yapıyorlardı. Acaba babamın ölüm fermanını duyunca da böyle davranabilecekler miydi? Ya da belki de hepsinin haber vardı.

KAÇIKWhere stories live. Discover now