2.0

72 7 3
                                    

Dört kişi sessizce kahvaltı masasında otururken dün akşamın siniriyle sert hareketlerde bulunuyordum. Tüm akşam boyunca sinirle onları dinlemiş yorum bile yapmamıştım. Doktor'dan tarafa bile dönmemiş onu görmezden gelmiştim. Babamı ve Ersay'ı sinirli sinirli gözlerimle yemiştim. Hadi doktor cezasını buldu, peki ya Ersay? Her şeyi geçtim benim içimi böyle şahit bile olmadığım bir ceza nasıl soğutacaktı?

Yaptığım hareketlerle duyulan tek ses çatal ve bıçağımı vura vura yediğim tabaktaki kahvaltıdan geliyordu. Babam sabırla çatalını tabağının yanına koyarken kahvaltı da bitmek üzereydi. Dirseklerini masaya koyarak ellerini birleştirdi ve sinirle tabağındakileri bıçaklayan bana baktı. Gözlerim tabaktayken dikkatim diğerlerindeydi.

Matteo, babamın hareketlerinden bir şeyler anlamış olacak ki "Müsaadenizle işimin başına döneyim." dedi. Babam başını olumlu anlamda salladı. Bunak da yavaşça kalkarak "Benim de işlerim var." dediğinde masada iki kişi kalmıştık. Bir hışımla çatalımdaki zeytini ağzıma attım.

"Özsaygı nedir, Kızım?"

Omuz silktim ve ikinci çatalı peynire batırdım. Doymuştum ama sırf oyalanmak için yiyordum.

"Bildiğim tek şey kızını başkanlarının aşağılamasına izin vermek olmadığı."

Babam derin bir nefes aldı ve sakin ses tonuyla "Simge, başını kaldır ve yüzüme bak." dediğinde elimdeki çatalı oflayarak bıraktım. Sandalyede geriye yaslandım, kollarımı önümde bağladım. Gergin yüz hatlarımla dediği gibi yüzüne baktım.

"Neden akşam o doktorun sana yaptığı harekete ses çıkarmadım biliyor musun?"

Alayla "Nedenmiş?" diye sordum. Çok da merak etmiyordum. Sadece bana yapılan aşağılamaya babamın göz yummasına kızıyordum. Aynı hareketi ben doktora yapsaydım Ersay susacak mıydı? Sanmıyorum. Böyle bir durumda babamın da susmaması gerekiyordu. Hatta gözleriyle bana uyarıda bile bulunmuştu.

"Çünkü özsaygın yok. Eğer senin kendine saygın olmazsa başkasının da sana saygısı olmaz. İnsanların sana saygıyla yaklaşmasını istiyorsan bunu kendin elde etmen gerek."

"Yemişim saygısını!"

Sabırla, karşısında sesini yükselten bana bakıyordu. Ne saygısından bahsediyordu acaba? Önce onlar bana saygılı olmalıydı.

"Akşam müdahale edebileceğim halde bunu yapmadım çünkü-"

Lafını kestim ve benden beklenen şekilde içimden geçeni söyledim. "Çünkü kötü bir babasın!" Gerçekten tam olarak böyle düşünmüyordum fakat çok kızgındım. Benim duygularımı da bazen önemsemediğini düşünüyordum. Değişmeyen ifadesiyle yüzüme bakarken "Eğer öyle düşünüyorsan, öyledir. Çok üstüne geldiysem özür dilerim." dediğinde benim içinde bulunduğum ruh halinden dolayı alttan aldığını biliyordum. Zaten babam sınırları aşmadığım sürece pek sinirlenen biri değildi. Kibardı her zaman. Bazen kızını anlamasa da yine de iyi bir baba olmaya çalışıyordu işte.

"Seni affetmeyeceğim." Nazlanarak saçımı geri attım. Yumuşamayayım da ne yapayım şimdi? Gülümsedi. "Eğer ben orada müdahale etseydim benden dolayı sana saygı duyacaklardı. Sana senden dolayı saygı duyulmasını istiyorum." Tüm ciddiyetimle yüzüne baktım.

İsyan edercesine "Ama doktor benimle dalga geçer gibi oynarken bir şey demedin?" dedim. Sorun da buydu! Bu meselede beni haklı görseydi korurdu değil mi? Beni başkalarına karşı korumasını istemem normaldi ve tek isteğim buydu! Ben onun kızıydım sonuçta!

"Sence Ersay bana saygı duyuyor mu?" Sorusuna başımı salladım. Hem de fazlasıyla. Her şeyi geçtim zaten kimse saygı duymadığı biriyle kanlı bıçaklı olduğu halde dünkü gibi sakince oturup konuşmazdı. Baş hareketimden sonra "İşte senin de bu şekilde saygı görmeni istiyorum. Eğer senin insanlarla olan ilişkilerine müdahale edersem benim olmadığım zamanlar sana kimse saygı duymaz. Ancak ben varken saygı görürsün..." dedi.

KAÇIKWhere stories live. Discover now