21) Gülden Küle Dönen Hayatlar

11 3 1
                                    


21) Gülden Küle Dönen Hayatlar

Masal'ın kitaplığından: 

Carlos Maria Dominguez | Kağıt Ev

Kendimi en güvende hissettiğim yerde, kitap kokulu odaların arasında geçirdiğim günler, yaşanılan tüm kötü şeylerin üzerini bir yara bandı gibi örterken güzel şeyleri de umut dolu nefesiyle fısıldamıştı bana. Ama umut, anlamını bilmediğim bir kelime gibiydi bu sıralar.

Bazı şeylerin değiştiğini hissediyordum. İçimdeki kayalıklara çarpan dev dalgalar o sarsılmaz kayaların ayağını kaydırmış, yuvasından ayırmış ve uzak diyarlara sürüklemişti sanki. Ben ise o kayanın üzerindeki ufak bir bitkiydim. Sonsuz maviliğe hasret, mavinin bir damlasına muhtaç...

Gözlerim okuduğum satırların üzerinde hızla gezinirken eksik bir şeyin kalmadığından emin oldum. İnceleme metinlerimi aldığım notlarla birlikte hizaya soktuktan sonra kişisel bilgilerimi girmek üzere kalemi elime almıştım ama elim havada duraksadı.

Ad soyad yazan yerde gereğinden uzun takılı kalsam da küçük bir merdümgiriz yazısıyla kendi imzamı atmış olup yüzümdeki buruk tebessümle noktaladım ödevimi. Tam da bu sırada girmişti Kemal Amca içeri.

''Bitirdin mi ödevini bakalım?''

''Bitirdim Kemal'im bitirdim,'' kâğıtlarım dosyalayıp önümdeki masanın üzerine bıraktım.

Güzeşte Sahaf'ın arka tarafındaki rafların arasında, sonradan buraya çektiğim bir masadaydım. Girişten görünmeyen bu yer, başucundaki pencere ve etrafını sarmış kitaplıklarla bana kendimi güvenli ve sağlam bir kaledeymişim gibi hissettiriyordu.

Her insanın hayatında büyük ya da küçük, sağlam ya da hasarlı, görünür ya da görünmez duvarları vardı. Kitaplar da benim sarsılmaz duvarlarımdı. Başta babam olmak üzere, insanlar kendimi kitaplara çok fazla kaptırdığımı, kitapların beni çoğu zaman gerçek dünyadan soyutladığını, okuduğum satırların ve karakterlerin bana yer yer acı verdiğini ve buna bir sınır getirmem gerektiğini söylese de ben halimden memnundum. Gerekirse bütünüyle kitapların arasında yaşamaya da razıydım. Bu dünyanın gerçekleriyle başka nasıl başa çıkılır, bilmiyordum.

''Şebnem'den hala haber yok mu Kemal Amca?''

Ben Akif Hoca'nın verdiği araştırmalarla uğraşırken Kemal Amca da gelen müşterilerle ilgilenmişti. Her açılan kapı sonrası çalınan o minik zille yerimden fırlayıp Şebnem'in içeriden girişini görmek istesem de hiçbirinde onu görememiştim. Ben onu günlerdir görememiştim.

''Yok kızım,'' dedi Kemal Amca derin bir iç çekip. ''Okulda da mı hiç görüşemediniz?''

''Hayır. Günlerdir telefonlarımı açmıyor, mesajlarıma yanıt vermiyor, okulda ne kadar aradıysam da bir türlü karşıma çıkmıyor.''

Kemal Amca düşünceli bir şekilde parmak boğumlarıyla oynamaya başladı.

''Bu sefer biraz kötü olmuş ama kızım.''

''Maalesef...'' derin bir iç çekip pencereden dışarıyı izlemeye başladım.

Kemal Amca gelen bir müşteriyi karşılamak üzere ayaklandığında ben de eşyalarımı toparlamaya koyuldum. Ama hemen gitmek yerine rafların arasında biraz daha dolanmaya karar verdim. Önüne geldiğim şiir bölümünde gezindi gözlerim. Her birini teker teker okşarken beynimin içinde esen rüzgârlar silik görüntüler sunuyordu önüme. Ozan'ı son gördüğüm akşam bana ilk kez anlattığı şeyler, sporu bırakması, şair olması, sevdiği kadını şiirlerinde saklaması, ona dizeler adaması, onu unutamaması, aşkını ölümsüz kılması...

GÜLDEN KÜLEWhere stories live. Discover now