35

7.6K 441 164
                                    

Gün sonunda Mahmut'la ikimiz kalmıştık. Dünden kalan yemeği yerken sessizliği her zamanki gibi ilk bozan o olmuştu.

"Ayaz benden sıkılıp ayrılmazsın dimi?" Ağzıma götürmek için kaldırdığım elim havada kalırken yavaşça çevirdim gözlerimi kendisine.

"Nereden çıktı o?"

"Bilmem aklıma geldi bir anda."

Elimdeki kaşığı tabağın içine bırakıp çatık kaşlarla kendisine döndüğümde o da aynı şeyi yapıp bana döndü.

"Daha önce hiç kimseyle böyle şeyler düşünmemiştim." Yine koca adam karşımda küçük bir çocuğa dönmüştü. "Ayrılmak bile umurumda olmazdı. Ama seni bulmak o kadar güzel geldi ki. Seni bulduğumda kendimi de seninle bulmuş gibiyim."

"Hala kendimi tam anlamıyla bulmuş değilim gerçi ama seninle her şey daha güzel olacak hissediyorum. O yüzden sanki seni kaybedersem kendimi de kaybederim gibi geliyor." İki elimle yüzünü tuttum, kurduğu her cümle içime bir bir işlemişti ama zihninden böyle şeyler geçmesi kırmıştı kalbimi. Acaba ona olan sevgimi ve bağlılığımı ona gösteremiyor muyum?

Önce dudaklarına bir öpücük kondurdum, hala öpmemi bekleyen dudaklarına bakıp güldüm. Hemen sonra tekrar ciddileşebildim. "Aklından geçmesin öyle şeyler. Ben seni seviyorum. İnsan sevdiğinden sıkılır mı? Sen benden sıkılır mısın?"

"Delirme. Niye sıkılayım senden?"

"O zaman sen de delirme de yemeğini ye hadi." Böyle şeyleri düşünmesi bile üzmüştü beni. Daha yeni doğru düzgün bir ilişkiye başlayabilmişken neden durduk yere ayrılmak isteyeyim ki?

"Oğuz'u gördüm bugün." dedi bir anda.

Ağzımda hala yemek varken merakıma yenik düşüp dolu ağızla "Küs değil miydiniz?" diye sorduğumda görüntü komik durmuş olacak ki güldü önce.

"Evet ama gelip selam verdi. İşi düştü herhalde eşeğin."

Ağzımdaki lokmayı bitirdim, "Neden küsmüştünüz?"

"Boş muhabbet çoluk çocuk işi ya, önemli bir şey değil."

"Neymiş o çoluk çocuk işi?"

"Yavrum saçma sapan bir kız muhabbetiydi." Söylediği şeyle kafamı salladım. Bunlar normal, olağan şeylerdi ama şimdi Mahmut'u bir kızla düşünmek bile sinir kat sayımı arttırıyordu.

"Önemli bir şey de değil, kızdan hoşlanmıyordum ama sırf Oğuz'un inadına kıza yanaşıp duruyordum. Kızın da aklı karışıyordu tabi. Tamam şimdi de çok yakışıklıyım ama bundan iki üç sene önce, hayatın sillesini yemeden daha da yakışıklıydım..." O anlattıkça sinirlendiğimi belli etmemek için yalnızca kafa sallayıp ağzıma kaşık kaşık pilav doldurmakla meşguldüm. Ağzımdakileri zar zor çiğnerken Mahmut'un ettiği bir cümle ile zaten dolu olan ağzım yarım açılmıştı ve fırlayan birkaç pirinç tanesine dur diyememiştim. Söylediği cümleden ziyada söyleme şekli beni şok içinde bırakmıştı.

"Sonra Oğuz bana yapamazsın dedi diye kızla neredeyse altı ay sevgili kaldım. Tabi ilk haftadan sonra bende de bir sevgi oluşmuştu. Yoksa ayrılırdım."

Gözlerim sinirden yerinden fırlayacakmış gibi kendisine bakarken kaşığın arka tarafıyla omzuna vurduğumda kendisine gelmiş gibi yerinde fırlamıştı. "Ne anlatıyorsun sen bana?" sinirle bağırmamla ağzımdan birkaç tane daha pirinç fırlamış olacak ki yüzünü temizledi. Ayağa kalkıp -çünkü hemen arkasından acısını çıkaracaktım- lokmamı bitirmeye çalışırken "Yavrum valla gevezeliğime geldi özür dilerim." dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi o da.

MAHMUT -gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin