6

16.9K 1.2K 297
                                    

Üçüncü ders başlarken hala boş olan yanımdaki sıraya baktım. Neden gelmemişti acaba bu barzo? Zaten okula doğru düzgün gelmiyordu bu sırayı ne ara bu kadar sahiplenmişti de geldiğim ilk günden böyle triplere girmişti acaba?

Yan taraftan duyduğum adım sesleriyle gözlerimi karşımdaki yüze çevirdiğimde karşımda beklediğimden farklı bir surat vardı. Sınıfın pek konuşkan kızlarından biri gülümseyerek bana bakıyordu. İsmini hatırlamıyorum ama duvar kenarında oturuyordu hatırladığım kadarıyla. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda, "Selam Ayaz." dedi. Aynı şekilde ben de, "Selam." dediğimde yanımdaki sıraya oturup vücudunu bana doğru çevirdi.

"Şey.." dediğinde dağılan dikkatim tekrar toparlanmış, gözlerim yeniden onu bulmuştu. "Ben tiyatro klübündeyim de. E-Eğer sen de katılmak istersen, yani ilgileniyorsan tiyatroyla benimle iletişime geçebilirsin." dediğinde bunun yalnızca benimle konuşmak için bir bahane olduğunu anlamıştım. Bunu egomu yüceltmesi için söylemiyordum, titreyen sesi, sürekli duraksadığı lafları ve gözlerinde hissettiğim bakış benden hoşlandığını ve bu yüzden tiyatro konusunu bahane olarak sunduğunu anlamıştım.

"Teşekkür ederim. Tiyatro ilgim olan bir alan değil ne yazık ki." diye kibarca reddettim teklifini. Lafımı bitirdiğimde kafamı kaldırmamla sınıfın kapısına yaslanıp yanında bir şeyler anlatan arkadaşıyla dikilen Mahmut'la göz göze gelmiştim. Yanımdaki kız yeniden lafa başladığında gözümü hemen ondan çektim.

"B-ben yine de sana numaramı vereyim belki fikrin değişir." muhabbetin uzamaması umuduyla telefonumun arama kısmına girip eline bıraktım. O numarasını yazarken sıranın başında beliren Mahmut ikimizin de duyacağı bir sesle öksürdüğünde yanımdaki kız da benim gibi kafasını kaldırıp yüzüne baktı. Aceleyle yerinden kalkarken "Kusura bakma Mahmut. Geç." dedi.

Mahmut da "Eyvallah bacım." deyip yerine oturdu, kız numarayı yazdığı telefonu elime tutuştururken ne diye kaybedeceğimi bilemediğim için "İsmin neydi?" diye sorduğumda yeniden küçük bir tebessümle yüzüme bakıp "Ceren." dedi.

"Tamamdır Ceren. Fikrim değişirse haber veririm sana." dediğimde görüşürüz dedi ve sınıfın diğer tarafına doğru adımladı.

Yanımdaki beden merakına engel olamamış olacak ki "Geçen yazan kız mı?" diye sordu. Alışmaya başlamıştım artık bu meraklı hallerine. Sorusunu yanıtlamak için göz teması kuracaktım ki kaşındaki küçük yara bandını ve dudağındaki patlamış yarayı gördüğümde kaşlarım çatıldı.

"Suratına ne oldu?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Bir şey olmadı." dedi ve ardından devam etti "Sen soruma cevap ver."

"Yok. Tiyatro kulübündeymiş o yüzden gelmiş. Yüzün neden bu halde?"

Güldü, ama her zamanki gibi bir gülüş değildi. "Bitmiyor talipler."

"Gerizekalı soru soruyorum sana!" diye sinirle çıkıştığımda bu sefer o kaşlarını çatıp yüzünü yaklaştırdı bana doğru. Bu ani gelen hareketle gerilirken ben de kendimi iyice geriye doğru ittim.

"Yükseltme bana sesini." diye benim aksime sakince konuştuğunda gözlerinde ciddiyeti görmüştüm.

"Hiçbir şey sormadım say." deyip önüme döndüm. Salak salak cevap veriyordu, onu düşünende kabahat zaten.

Birkaç dakika ikimiz de konuşmazken hoca içeri girdi, yoklamayı aldı ve ders anlatmaya başladı. Kafasını bana yaklaştırdı, fısıltılı sesiyle, "Bir arkadaşımı savunmam gerekiyordu, birkaç yumruk yedim. Önemli bir şey değil." dedi.

Birkaç saniye kafamı çevirmeden gözlerine baktım, sonra göz devirdim. "Merak etmemiştim."

Hafif bir gülme sesi duydum. "Aynen, havuç kafa."

Taktığı lakapa karşılık sinirle yüzüne baktım. "Çok yaratıcısın, Allah'ın barzosu."

"Sana da bir şey beğendirmiyoruz." derken arkasına yaslandı. Cevap vermedim. Bu çocukla konuşmak ya bir komedi şovdu, ya da sinirleri zıplatan bir tartışma programı. Ortası yoktu.

Öğle arasına girdiğimizde tuvalete gitmek için sınıf kapısından çıkıyordum ki bir anda sınıfa giren uzun boylu çocukla çarpışmamızla omzumun acısı ile yüzümü buruşturup olduğum yerde kaldım. Yüzüne baktığımda Mahmut'un arkadaşlarından biri olduğunu gördüm. "Önüne baksana havuç, görmüyor musun!" diye sinirli sesiyle konuşan gerizekalıya ters ters baktım. Saç rengimden dolayı alışkın olduğum bir lakaptı.

"At gibi koşturmadan girseydin görürdüm belki." onun aksine sakin çıkan sesimle onu daha çok kızdırmış olacağım ki kızgın boğa gibi bakmaya devam edip kafasını sağa sola salladı.

"Ne diyorsun lan?" yine sinirli çıkan sesiyle ben de sinirli bir cevap vermek için ağzımı açacaktım ki sınıfın içinden tanıdık bir ses, "Buraya gel Görkem!" dedi.

Mahmut'un sesini duyduğumuzda ikimiz de kafamızı çevirip ona baktık, kızgın boğa yeniden benimle göz teması kurdu ama arkadaşının yaptığı uyarı ağır basmış olacak ki bir şey demeden önüne döndü ve onların yanına adımlamaya başladı. Arkasından bakarken göz göze geldiğim Mahmut bana anlamadığım bir sebepten göz kırptı. Ne alaka şimdi? Yüzüne tepki vermeden bakıp önüme döndüm ve asıl amacım olan tuvalete gitmeyi gerçekleştirmek için yürüdüm.

Bu Mahmut ayısının neden herkes bu kadar sözünü dinliyordu hala anlamış değildim ama arkadaşlarının beni sevmediğini az önce yaşananla iyice anlamıştım.

MAHMUT -gayWhere stories live. Discover now