19. ELVEDANIN YAŞLARI

270 19 2
                                    


 

Ara bölüm olarak nitelendirdim bu yüzden kısa oldu. İyi okumalar.



Ya şimdi ne olacaktı? Her aynaya baktığında karşılaştığı mavi gözleri babasını hatırlatmayacak mıydı? Kim acı çekmeyi öğretecekti ona? Kim yol gösterecekti? Ruhunu kelepçeledi şeytana. Şeytana sattı beş kuruş etmeyen ruhunu. Bedeni yalnızdı, zihni kuyulardan çıkmaya çalışıyor açıkçası ne hissettiğini kendisi de bilmiyordu.

Silahı indirdi, yüzü akan kandan görünmeyen adama baktı. Yapmıştı, babasını katletmişti. Üzülmesi, pişman olması, belki ağlaması gerekiyordu. Hiçbirini yapmadı. Durdu öylece, sanatını izledi. Bundan sonrasını düşündü, kazanacaktı.

Yumdu gözlerini, avcuyla daha da sıktı silahı. Burnuna kan kokusu hücum etmişti, "Özür dilerim." diye fısıldadı, kendisi de duymadı ne dediğini. Yediremedi şu anki hislerini. Kalbi çırpınıyor, gözlerinin ucunda akmaya hazır yaşlar, nefes almayı unutmuş ciğerleri ve daha anlatamadığı duygular...

Boğazındaki elden kurtulmaya çalışıyor fakat bunu hak etmişti. Başını getirmişti, sonu da gelecekti. Bu düşünceleri, hisleri geçecek farkındaydı.

Kapı açıldı. Baktı ağabeyine doğru, "Eva..." kız kardeşinden gözlerini ayırıp sandalyede ölmüş babasına kaydı, ağzı bir karış açıldı. "Sen... Sen ne yaptın lan?" yüzündeki sürekli değişen ifadeler mutlu etmişti kadını. Silahını doğrulttu ona doğru. "Oyunu baştan yazıyorum." babasına ayrı, kendisine silah doğrultmasına ayrı şaşırıyordu Karan. "E- Eva... Nasıl yani neden?" kekeledi çünkü kız kardeşinden korkuyordu, bu odada yaşananların gerçek olduğunu kabullenemiyordu.

Akan gözyaşlarını tutamadı, babasıyla ilk defa araları bu kadar iyiydi oysa. Hazır hissetmişti, tamam demişti. Şimdi ise ölü bedeni yatıyordu karşısında. Her şeye ihtimal vermişti ama buna asla... Küçük kardeşini, herkesten ve herkesten sakındığı kız kardeşini kaybetmişti. Bir kez daha ailesini yitirmişti Karan. Önce annesini, sonra babasını... Sahip olduğu tek serveti, kardeşi, gitmişti ellerinden. Gözlerindeki o ışığı görüyordu, hep görmüştü ama bu kadar parlak yandığını fark etmemişti.

Tatlı, sevimli Eva'nın içinden canavar çıkmıştı. İnanamadı, olanlara akıl sır erdiremedi. Bedeni titriyordu, duyguları karmakarışık ama daha çok bitik. Nefes almakta zorlanıyor, boğazındaki yumruyu atamıyordu. Gözleri akdenizin kışını yaşıyor, ayakları taşıyamıyordu kendisini.

Ona doğru bakan irislerinde canı yandı. "Sebebini biliyorsun. Şimdi salona in, şefleri de çağır. Konuşacağız." yanından geçip aşağı indi. Durduramadı, put kesilmişti olduğu yerde.

Birkaç dakika sonra yere çöktü. Yanına gelen koruma kaldırdı onu. "Efendim güçlü kalın yoksa babanızın yerini kız kardeşiniz alacak. Bir kadına mı devretmek istiyorsunuz?" tepki vermedi. Alacaksa alsın, bunu yapmışken kimse karşısında duramazdı zaten.

Güneş onun için bir daha doğmamak üzere batmıştı. Bu hapsolduğu karanlıktan kurtulmaya çalışmayacaktı, yüzdükçe boğuluyordu çünkü. Pes etti, teslim etti hayatını şeytana. Diledi... Diğer dünyada babası, annesini bulmasın diye yalvardı Tanrı'ya.

"Ne isterse yapsın. Ben artık yokum." çekti kolunu. Aşağı indi. Elinde silahı, camdan dışarıyı izliyordu. Yanına gitti. Korumalar bahçede dizilmişti. "Şoku atlatabildin mi?"

"Atlatamadım, atlatamayacağım."

"Bu yüzden mafya olamazsın. Bunlara istesen de alışamazsın, istesen de acımasız olamaz ayrıca baş edemezsin. Şimdi üç seçeneğin olacak." ellerini göğsünde bağlayıp dinledi kadını.

EVA +18 (Kadın Mafya Serisi 1)Where stories live. Discover now