17.Bölüm

77 9 0
                                    

Etrafımda bir takım sesler duyarken açtım gözlerimi. Karşımda gördüğüm surat Bora'dan başkası değildi. Gözleri kızarmıştı ve yavaş yavaş doluyordu.

"Laçin..." Başını üzerime eğmiş ve bir süre sonra bana baktığında ağlıyor olduğunu görmüştüm. Çok mu kötü bir haldeydim acaba?

"İ-iyiyim ben, ağlama lütfen." Sakince söylediğimde kaşları çatılmıştı. Sanırım at arabasında gidiyorduk ve onun dizlerinde yatıyordum.

"İyi değilsin yüzünün haline bak, Laçin sana çok sinirliyim! Sana çok ama çok sinirliyim, kaç defa demedim mi ben sana, çıkma obadan diye!? Ne diye çıkıyorsun habire!" Sesi gittikçe yükseliyor, siniri artıyor gibi bağırmaya başlıyordu.

"Ben sadece geziniyordum ama bir baktım ki obanın dışındayım. Tam dönecekken yakalandım, ne yapabilirim ki!? Farkında bile değildim obadan çıktığımın." Dedim sakince. Bana olan öfkesi gitmiş gibiydi ama hala biraz sinirliydi.

"Beni nasıl verdiler?" Dediğimde tekrar yüzüme çevirmişti bakışlarını. "Kalenin önüne gelmiştik saldırmaya, bir baktık ki yerde yatarsın, k-kanlar içinde. Mecbur geri döndük." Dediğinde obaya geldiğimizi o davul gibi şeye vurma sesinden anlamıştım.

"Dayan biraz, geldik. İyi olacaksın." Dediğinde gözlerimi kapatıp onayladım yavaşça. Bilincimi açık tutmakta zorlanıyordum fazlasıyla.

Gözlerimi açtığımda Bora beni kucağından indiriyordu. Etrafa baktığımda hasta çadırında olduğumu görmüştüm. Beni yatırmış ve yanıma çökmüştü. Hasta bakıcı kadın gelmiş, kıyafetlerime uzanmıştı.

"Sen çıkasın oğul. Bir de kıza giyecek şeyler getiresin çadırından." Dediğinde Bora hemen onaylamış ve elini omzuma koyup gözlerime bakmış, sonra kalkıp gitmişti.

Üzerimi çıkartmaya başladığında ben de rahat yapabilsin diye elimden geldiğince yardımcı olmuştum. Bir yerlerim kırılmış falan olabilirdi çünkü resmen hareket bile edemiyordum.

"Durasın kızım kıpırdama." Dediğinde öylece durdum. O beni soymuş ve yaralarıma bakmıştı. Kırık yokmuş, öyle demişti. Sadece incinmeler varmış ve onlar için de krem gibi bir şeyler vermişti.

Morluklarıma kremleri sürüp üzerime çarşaf örtmüştü. Kollarım çarşafın dışındayken Bora gelmişti. O hemen başını başka yöne çevirip özür dilemişti. Ben de hemen kollarımı çarşafın altına sokmuştum.

Doğru ya eski zamanda böyleydi, normalde ben gelecekte kısa kol veya sıfır kollu elbiseler giyerdim normal olarak ama bu zamanda giyemezdim.

"Giysilerin." Demiş ve yavaşça bana dönmüştü. Gülümsediğimde o da gülümsemişti ama hala yüzünde üzüntü ifadesi vardı.

"Nasılsın?" Dediğinde gülümseyerek "İyiyim, gerçekten. Hem hiç kırığım da yok, birkaç incinme ve morarmalar dışında iyiyim." demiştim. Yanıma geldiğinde hekim kadın çadırın başka odasına girmişti.

"Sana bir şey olacak diye çok korktum Laçin." Diye fısıldadığında ufak bir tebessüm ettim. Ben de çok korkmuştum, canım çok acımıştı ama iyiydim işte şimdi.

"Düğün toyu iptal edilmedi değil mi?" Dediğimde 'ciddi misin' der gibi bakmıştı suratıma. Sonra benim ısrarımdan dolayı söylemişti.

"Sen uyuyacağım diyerek çadırına çekilmişsin, biz de rahatsız etmedik. Ama toya gelmeyince bir aksilik olduğunu sezdim. Düğün toyunda Gökçe'yi yalnız bırakamazdım ama toydan sonra aradım seni, yoktun. Keşke daha erken fark etseydim." Diyerek başını eğdiğinde onun yüzüne dokunmak istedim ama kolumu kaldıracak gücü bile bulamıyordum kendimde.

"Sonra aramaya çıktık, yerde kırmızı mendilini görünce anladım kaçırıldığını. Tekfurdan başkası olamazdı seni kaçıran. Şu anlık en büyük belamız o çünkü ve seni daha önce de kaçırdığı için hemen anladım." Dedi ve duraksadı. Gözleri doluyordu yine.

"Ama çok kızdım sana, obadan yine habersiz çıkıp gittin. Laçin çok kızdım ama sana bir şey olacağından çok endişelendim. Ama obadan bilerek çıkmadığını öğrenince de sana kızdığım için çok pişman oldum. Seni öyle kanlar içinde görünce delirecek gibi oldum." Dediğinde benim de gözlerim dolmuştu. Beni ne kadar çok sevdiğini hissedebilmemi sağlıyordu.

Dünyadan Uzakحيث تعيش القصص. اكتشف الآن