9.Bölüm

102 8 0
                                    

"Birini öldürdüm, birini öldürdüm ben." Bora alp yanıma gelince beni kendine çekmiş ve yüzüme bakmaya çalışmıştı. Başımı kaldıramıyor gibiydim o kaldırmasa.

"Laçin hatun, iyi misin? Sakinleş." Demişti hemen akan gözyaşlarımı silip. Sonra Ali'ye dönmüş ve biraz sesini yükseltmişti.

"Ne diye çıktınız obadan, sana emanet etmedim mi onu!?" Ali'yi boş yere azarlıyordu şu an. "Kızma ona, çalışmak için çıktık." Dediğimde titreyen bedenimi ve hala ağladığımı görünce kafamın arkasından tutup beni göğsüne çekmişti.  

"Şşşt sakinleş, geçti." Diyerek beni teselli ederken Korkut beyin sesiyle benden ayrılmıştı.

"Hatunu obaya götürelim. Bu saldıranlar da tetkik edilsin." Korkut beyi onaylamış, beni ata bindirip kendisi de önüme bindiğinde beline sarılmıştım.

"K-kılıcım, kılıcımı unuttum." Dedim hala titreyen sesimle. "Ali alır, sen sıkı tutun." Demişti ve obaya doğru gitmiştik. Obaya girince yine o davullara vurulmuş, herkes sesten dolayı meydana toplanmıştı.

Korkut beyin Bora'ya beni çadırıma götürmesini söylediğini duyunca attan onun yardımıyla inmiştim. Hala titriyordum.

Çadırın önüne geldiğimizde Bora alp bana bakıp gülümsemişti. "Hala ağlar mısın yoksa?" Demişti ondan hiç duymadığım yumuşak bir sesle  yüzüme bakarak. Ben de onun gülüşüne takılı kalmış bakıyordum. Çok güzel gülüyordu, gerçekten.

"Ben aslında babam gibi asker olmak istiyordum ama askerliğin bu kadar zor olduğunu bilmiyordum." Dedim sesim hala titrese de biraz sakinleşmiştim.

"Olursun yine, zamanla alışırsın." Demişti şefkatli bir şekilde bakarken. "Ama yine de alışırım değil mi, çok iyi bir asker olacağım." Dediğimde gülümsemişti yine.

Hayalim özel tim askeri olmaktı ve burada olabilirdim ama gerçekten çok korkmuştum. İlk olduğu için korkmuştum, zamanla alışacaktım.

"Demek ki kanında varmış Türk'lük. Sen iyi bir asker olacaksın, inanırım ben." Dediğinde gülümsedim ve teşekkür edip çadırıma girecekken beni durdurmuştu.

"Biraz dinlenesin, sonra bakalım ben yokken neler öğrendin, ne kadar ilerledin görelim. Belki sana bir armağanım olabilir. Ben seni uyandırmak için Gökçe'yi yollarım." Dediğinde onaylamıştım onu. Sonrasında gitmişti.

Yatağıma rastgele yattığımda hemen gözlerim kapanmaya zorlamıştı kendini. Çok yorulduğum için kolaylıkla uyuyabiliyordum burada.

Gökçe'nin sesiyle gözlerimi açtığımda gelecekten kalma kolumdaki saate baktım. Çok geçmemişti uyuyalı ama iyi gelmişti. Şimdi tamamen hazırdım. Kalkıp toparlanmış ve dışarıya çıkmıştım.

Ali'yle her zaman çalıştığımız yere gittiğimde kılıcımın Bora alpte olduğunu görmüştüm. Ali üzgün hissediyor muydu acaba, azarlamıştı Bora onu.

"Al bakalım." Diyerek kılıcımı bana uzattığında hemen almıştım. İlk atağı ben yapmıştım. Bir süre kılıçlarımızla çalışmıştık. Kılıcımı düşürdüğünde hançerimi aldım elime pratik bir şekilde.

Onu sallarken kılıcını birden çekip yere batırdığında ter içinde kalmıştım resmen. Beni tebrik etmiş sonra da ok atışı yapmıştık biraz. En son dövüşten ne kadar öğrendiğime de bakmış ve artık beni salmıştı.

"Çok iyisin, bir ayda sahiden çok iyi öğrenmişsin. Lakin çok güçsüzsün, güçlendirici şeyler ye iç. Her gece süt içesin yatmadan." Dediğinde yüzümü buruşturdum.

"Çocuk muyum ben, ne sütü ama ya?" Dediğimde gözlerini devirmiş ve dibime gelmişti. "Bana göre fazlasıyla çocuksun." Demişti. Oflayıp yerden kılıcımı alıp kınına sokmuştum.

"Gel armağanını vereyim." Dediğinde heyecanla takip etmiştim onu. Atların olduğu yere  geldiğimizde bana kendi atından biraz küçük bembeyaz ve çok güzel bir atı göstermişti.

"Bu senin. Adı Akça, dişidir ve benim atımın kardaşıdır. Henüz toydur, senin gibi. Birlikte büyürsünüz güzelce. Anlamı en beyaz demek." Dediğinde çok mutlu olmuştum. Benim de bir atım olmuştu ama at binmeyi pek beceremezdim.

"Çok çok teşekkür ederim biz babamla at binmeye giderdik ama ben pek beceremiyorum ata binmeyi, bir kere düşmüştüm hatta." Dediğimde gülmüş ve bana öğreteceğini söylemişti. Artık güzel bir hayatım vardı.

Dünyadan UzakWhere stories live. Discover now