29#İlk Kehanetler

Magsimula sa umpisa
                                    

"Ben doyduğuma göre kahvaltı masasında daha fazla oturmama gerek yok." dedim gülerek ve yavaşça sandalyeden kalktım. Adar bu hareketime gülümserken kafasını iki yana salladı. Ona arkamı dönüp yavaşça mutfaktan çıkarken arkamdan seslendi. "Sevgilim," ona döndüm. "Ya ben senin kadar kolay doymazsam?" dediğinde yüzüm bir anda alev aldı. Hiçbir şey demeden hızla arkamı dönüp koşmaya başladığımda arkamdan kahkahasını duymuştum. Gecelerdir birlikte uyuyor olabilirdik ama hâlâ en fazla öpüşme evresine geçmiştik. İkimiz de dile getirmesek de biliyorum ki kehanet bizi korkutuyordu. Her türlü önlemi alsak bile muhtemelen ilk kez birlikte olan Glenalar biz olacağımız için bu lanetin bebeğine hamile kalacaktım. Ne 20 yaşında hamile kalmak istiyordum ne de nelere neden olacağını bilmediğim bir bebeğe sahip olmak. Bu yüzden ikimiz de öpüşmekten ilerisine gitmiyorduk ve muhtemelen gitmesine izin de vermeyecektim.

Yatak odasının kapısından içeri girdiğimde hızla kapıyı kapattım. Bir şeyler yapmam gerekiyordu, birkaç gündür yaşadığım huzurlu günlerin biteceğini elbet biliyordum fakat sevdiklerimin zarar görmesini istemiyordum. Artık GARD'a dönmem ve bir şeyler yapmam gerekiyordu. Neredeyse 4 gündür buradaydım ve kim bilir orada neler olmuştu. Adar'a söylesem muhtemelen karşı çıkardı çünkü hazır olmadığımı düşünüyordu. Derin bir nefes aldığımda bileğimde duran bilekliğe baktım. Onu en son aylar öncesinde GARD'a gitmek için kullanmıştım, daha sonra ise hiç onu kullanmama gerek kalmamıştı. Şimdi ise tam zamanıydı.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kalp atışlarım hızlanırken GARD'a gitmek istedim. Bu sefer Harmony'nin kölesi olarak değil, sahip olduğu tek yerin kraliçesi olarak gidiyordum ve bunun da bir bedeli vardı. İlk zamanlardaki gibi acısız gerçekleşmedi ışınlanmam. İlk başta kulağım uğuldamaya başladı ve hemen ardından bütün vücudum ateşler içerisinde yanıyormuş gibi çekilmeye başladı. Çığlık atmamak için dişlerimi sıkıyordum ve acıdan terlediğimi hissediyordum.

Birkaç saniye içerisinde acı geçtiğinde derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım ama keşke açmaz olsaydım. GARD'ın büyük yemekhanesinin ortasında, yüzlerce kişinin arasında duruyordum ama sorun tabii ki bu değildi. Üzerimde dünyada iken hep giydiğim gibi şort ve uzun geniş bir tişört giymiştim. Bu elbette giydikleri pelerinler yüzünden ayakları bile zor görünen GARD sakinlerine garip gelmişti, aksi halde hepsi yemeklerini yarıda kesip bana odaklanmış olmazlardı.

Ani kararların böyle zararları oluyordu işte, üzerinizi değiştirmeyi akıl etmediğiniz için yüzlerce kişinin arasında şortla kalabiliyordunuz.

"Hiç rahatsız olmayın lütfen, yemeye devam edin." diye saçmaladığımda bu onlara daha da tuhaf gelmişti ve rahatsız edici bakışlara rahatsız edici fısıldamalar da eklenmişti. Bu durum sinirlerimi bozarken büyücülerin yemek yediği gruba döndüm ve aralarından gözüme kestirdiğim sarışın bir erkek çocuğuna elimle gel işareti yaptım. En fazla 12 yaşlarında olmalıydı ve beni ikiletmeden yanıma geldi. Saygıda kusur etmeden "Buyrun efendim?" dedi başını öne eğerek. Kendimi 'Muhteşem Yüzyıl'daki Kanunî gibi hissetmiştim, tek fark ben birazdan çenesinden tutup kafasını kaldırarak onu öpmeyecektim.

"Ne kadar büyü yapabiliyorsun?" diye saçma bir soru sorduğumda çocuk da bunu fark etmiş ve birkaç saniye anlamsızca yüzüme baktıktan sonra tekrar başını öne eğmişti. "Bağışlayın efendim, ne demek istediğinizi anlamadım."

"Adın ne senin?" diye sordum bu sefer daha iyi bir giriş yapmaya çalışırken. "İsmail efendim." dediğinde şaşkınlıkla karışık bir mutluluk yaşamıştım. "İsmail mi? Hem de GARD'da? Kim koydu sana bu ismi, kesin dünyalı bir hemşerimin işi bu." dediğimde keyfim yerine gelmişti ancak İsmail'in tek yaptığı şaşkınca suratıma bakmak oldu.

Naabot mo na ang dulo ng mga na-publish na parte.

⏰ Huling update: Jun 05, 2023 ⏰

Idagdag ang kuwentong ito sa iyong Library para ma-notify tungkol sa mga bagong parte!

GÜNEŞİN KAHİNİTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon